7- İzciler Şarkı Söyler, Marş Değil

Beş yıl önce bana bu başlığı atacağımı söyleselerdi inanmaz, özde ne denildiğini anlamakta zorlanırdım. Anlayamamakla da kalmaz şiddetle karşı çıkardım. Çünkü küçük yaşlardan itibaren marşlarla büyüdüm ve "Her Türk asker doğar!" sözüne yürekten inanırım. Büyümek ve inanmak süreç işidir, kolay değildir!

Lider Kardeşlerim!
Bizler subay değil, izci lideriyiz ve elimizdeki malzeme de Rambolar ya da teknoloji harikası kusursuz robotlar değil çocuklar ve gençler... Birbirinden farklı bireysel duygu ve becerileri, hisleri, erdemleri, zaafları olan insan evlatları bunlar...

İzciliğin askerliğe hazırlık olarak görünmesi 1. Dünya savaşı sonrasında terk edildi, 2. Dünya savaşından sonra yasaklandı. İzci liderleri komutan değildir! Yıllarca resmi törenlerde uygun adım yürümüş ve bando takımları çalıştırmış biri olarak şimdi geldiğim noktada izcilerin rap-rap uygun adım yürütülmesini yanlış buluyorum. Çünkü 40 yıllık izcilik hayatımın 35 yılı asker gibi izcilik yapmakla geçti. Evrensel düşünce özgürlüğü içinde yapılan sivil-bağımsız izciliğin ne olduğunu son 5 yılda öğrendim, öğreniyorum. Gerçek İzcilikte, Ünite Liderleri, bugün ve gelecekte doğayı ve evrensel barışı korumaları konusunda izcilerine "rehberlik" eder. Rehberlik samimi ve doğal ortamlarda obalar bazında yapılır. Kalkıp tüm üniteye/gruba aynı şeyleri herkesin önünde ortaya anlatarak yapacaksanız bilin ki bu rehberlik başarıya ulaşmaz. Obaları tek tek ele almalıdır. Her ay ritüeller dahilinde bir tane ünite (küme/oymak/ocak) salon toplantısı yapmak yeterlidir. De önemli olan diğer 29 günde obalarla ayrı ayrı buluşup uygulamalı olarak çalışmaktır. Kalabalık ünitelere bu nedenle WOIS/TİB içinde müsaade edilmez. Ünite kampları, obaların yıl içinde yaptıkları çalışmaları diğer birim ve ünitelere gösterdiği, sergilediği yerdir. Hangi oba ne üretmiş, ne yapmış orada görülür, değerlendirilir, örnek alınır...

Ünite/birim liderliği ne komutanlık, ne öğretmenlik, ne anne-babalık değildir. Basitçe rehber olmaktır. Rehber olurken, bırakın bazı şeyleri de izciler yaparak-yaşayarak keşfetsin, dünyada ilk kendileri buldular sansınlar.

Türkiye'de İzciliğin, -başladığı dönemde (1912) dünyanın içinde bulunduğu siyasi durum itibarı ile son derece militer/milliyetçi duygularla- Ahmet ve Abdurrahman Robenson kardeşlerin, kısa pantolonlu tek tip giysiler içindeki keşşaf ortalarını Beyazıt'tan Pera'ya, oradan da Kabataş'a kadar boru-trampet çalarak bağrış-çağrış yürütmesiyle başladığı bilinir. Yanlıştır! Bu, sadece izciliğin Osmanlı başkenti İstanbul'daki görsel-işitsel tezahürüdür. İstanbul basınının izcileri ilk görmesidir. En çok görünen de, kısa pantolon giyilmesidir, ki bu giyim şekli İstanbul gazetelerinde, mutaassıp yazarlar tarafından fena halde eleştirilmiş ve resmi şikâyet konusu edilmiştir. Gayet mutaassıp olarak bilinen ve o dönemin sevilen, sözü geçen kişilerinden olan Darülfünun Emini'ni (Üniversite Rektörü) bir hafta sonu kısa pantolon giyip keşşaf ortalarının en önünde yürümeseydi, İstanbul'daki izcilik faaliyetleri henüz başlamadan bitebilirdi. Oysa, daha 1910 yılında, Manastır ve Edirne'de hem de keşşaflık adı ile Manastır Darülmuallimin Mektebi (Öğretmen Okulu) ve Edirne Nimet-i Hürriyet Mektebi (İttihat Terakki Mektebi) öğrencileri öğretmenleri Ethem Nejat Bey ve Nafi Atuf (Kansu) Beylerle birlikte çevre ve doğa yürüyüşleri yapmıştır. Nafi Atuf bey, İsviçre-Lozan’da yaşayan Ragıp Nurettin (Ege) Bey’in kendisine yolladığı izciliği tanıtan mektubu da 22 Şubat 1911'de Sa’y ve Tetebbü adıyla çıkardığı mecmuanın ilk sayısında yayınlar.

Hafta sonlarını kapsayan kısa doğa gezilerinin İstanbul'da da 1909'dan itibaren Robenson Kardeşler öncülüğünde yapıldığını biliyoruz. Fakat yaptıkları işi henüz keşşaflık olarak adlandırmıyorlardı, gezilere katılanlar da ağırlıklı olarak bay-bayan Levanten gruplardı. Ancak Manastır ve Edirne, Balkan Savaşlarında elden çıkınca, oradan gelen talebelerin bir kısmı 1912-1913 eğitim-öğretim yılında İstanbul (ve diğer illerin) Liselerine yerleştirilir. Bunlar arasındaki keşşaflar, biri Galatasaray, diğeri Kabataş Lisesinde Beden Eğitimi Öğretmeni olarak çalışan İngiliz asıllı Robenson Kardeşleri bulurlar ve yapılan çevre gezileri bundan böyle İstanbul'da da Keşşaflık olarak nitelendirilmeye başlar.

İşte taa o zamandan beri İzcilik bu topraklarda yarı askerlik olarak algılanmıştır. Nasıl algılanmasın, Kurucusu Baden-Powell İngiliz bir General'dir, Osmanlı dönemi izcilerinin başbuğu Enver Paşa'dır. 1912'de izciliği Osmanlı'da kurumsallaştırması için İstanbul'a davet edilen İngiliz baba, Belçikalı anneden doğma, Britanya ordusunda subaylık yapmış, Belçika'da "Englishman" lakaplı Başizci Harold Parfitt, mirliva rütbesiyle orduya kaydedilir. Parfitt'in izcilik içindeki unvanı ise başbuğ vekili anlamına gelen kalgay'lıktır ve izcilik Harbiye Nezaretine bağlı olarak yapılandırılır. Yani en tepedeki isimler hep asker ve bağlı bulunulan makam Harbiye olunca izcilik de ister istemez, o dönem için paramiliter bir faaliyet sayılabilirdi. 1. Dünya Savaşı boyunca her milletten izciler kendi ülkeleri için hemen her cephede savaştı, Osmanlı keşşaflarının neredeyse tamamı şehit düştü. Ruhları şâd olsun.

Büyük savaştan sonra izcilik askerlikten ayrışmaya başladı. Bu defa sivil gençlik teşkilatları olarak örgütlenen gruplar kısa sürede yeniden toparlandı. Ancak bu kez de Nazi'ler Almanya'da izciliği tekrar paramiliter çizgiye çektiler. Milliyetçi akımların tüm Avrupa'da yükselişe geçtiği dönemde kara fularlı Alman izciliğine duyulan sempati, kısa bir zamanda İtalya'da da Mussolini'nin Kara Gömlekli genç izci örgütlerinin ortaya çıkmasına sebep oldu. O çocuklar büyüdüler ve Hitler ile Mussolini'yi iktidara dünyayı ise ikinci bir büyük savaşa taşıdılar. Dünya İzcilik Hareketi Organizasyonu (WOSM) bu sebeple siyah gömlek giymeyi ve siyah fular takmayı yasaklamıştır. Sadece izcilikte değil, Batı ülkelerinde her alanda, 70'lere gelene kadar kırmızı-siyah-beyaz renkler faşizmin sembolü kabul edilmiş ve mümkün olduğunca bir arada kullanılmamıştır. Neyse ki günümüzde bu renkler beraat etmiştir.

Türkiye İzcileri açısından Cumhuriyet döneminde de eskiye nazaran değişen bir şey yoktur. Başbuğ yine bir askerdir, ama bu kez Başizci unvanıyla: Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa.

Oysa, Edirne'den tanıdığımız Nafi Atuf (Kansu) Bey Ankara'da artık son derece etkin bir milletvekilidir (Burdur Mebusu). Başizci olması gereken aslında kendisidir; hem eğitimci hem de izci kökenlidir. Fakat o Başizcilik unvanını, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran lidere verdirir, ki devrin şartları düşünüldüğünde bu gayet normal karşılanmalıdır. 1928 yılında Başizci Atatürk'ün himayesinde kurulan Türk Maarif Cemiyeti'nin (Türk Eğitim Derneği) bizzat kuruluşunda çalışan Kansu, 1928'den 1935 yılına kadar iki dönem bu derneğin başkanlığını da yapmıştır. Bu sırada 1933'te yapılan Cumhuriyetin Onuncu Yıldönümü törenlerine, ülkenin dört bir yanından gelen izcilerin katılmasını sağlamıştır. Geçit askeri geçit töreni düzenindedir ve haliyle Ankara'ya gelen izciler de uygun adımda ve kıtalar halinde yürümeyi öğrenmek durumundadır. Hatta, Ankara gezileri gelenekselleşir ve izciler her 19 Mayıs ve 29 Ekim'de Ankara'ya gidip uygun adım yürür... İllerine geri döndüklerinde kendi şehirlerinde de aynı şekilde yürür ve törenlere katılırlar. Osmanlı'nın başkenti İstanbul'da başlayan boru-trampet izciliği, Türkiye'nin başkenti Ankara'da da kendine yer bulur ve buradan tüm yurda yayılır. İzcilik, genel olarak bayramlarda boru-trampet takımının ardından uygun adım yürüyen paramiliter gruplar olarak hafızalara yerleşir. Halen resmi törenlerde izcilerin bayrak takımının hemen arkasından İstiklâl Savaşı, Kore Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekâtı Gazileri ile birlikte yürümesinin başka bir izahı yoktur.

İkinci Dünya Savaşından sonraki yıllarda izcilik tamamen sivilleştirilmeye çalışıldıysa da başarılamadı. Zira, iki kutuplu dünya da komünistlerin çoğalmaması için de "izciler daima hazır" olmalıydı. Neye hazır? Tabii ki askerliğe, gerekirse savaşmaya...

Boy Scouts of America'nın (BSA) sistemli olarak yetiştirdiği paramiliter izciler halen BSA'yı ve hatta şimdilerde WOSM'u da aynı anlayışla yönetiyorlar... Soğuk savaş yıllarında BSA ile evrensel yandaşları WOSM ve WAGGGS'ın karşısına, Sovyetler Birliği öncülüğündeki Demirperde ülkeleri tarafından da Pioneer (Öncü) Hareketi çıkarılır. Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla bu hareket sekteye uğrasa da Vietnam ve Çin gibi komünist bloğa dahil ülkelerde izcilik, hâlen, Pioneer Hareketi olarak sürdürülüyor.

50'li ve 60'lı yıllarda, izciliğin eğitimde ve günlük yaşamda çocuğun gelişiminde ne denli başarılı gelişmeler sağladığını gören savaşın dehşetini bilen öğretmenler de izciliğe dört elle sarıldılar. Fakat yetişen yeni nesil izciler içinden savaş karşıtı 68 Kuşağına dahil olanlar, izci lideri olmaktan daha çok çiçek çocuk olmayı tercih ettiklerinden, izcilik dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de yine milliyetçi bir hareket olarak kaldı.

Şimdilerde, dünyanın o soğuk savaş yıllarında kurulan ünitelerden yetişen yeni nesil izciler iki ayrı kategoride toplanıyor. Birinci grup ateşli silah eğitimine bayılıyor, attığını vuruyor, izciliği ön-askerlik olarak görüyor, üniformalar her daim kılıç gibi, her yere üniformalı ve uygun adım yürüyerek, armalı-bayraklı araçlarla gidiliyor, şehadete ermek en büyük arzu olarak işleniyor genç beyinlere. İkinci grup ise savaş ve silahlanma karşıtı, diğerlerine ve kendilerinden öncekilere göre çok daha insaniler ve sivil, çağdaş, çevreci, modern, bağımsız düşüncelerle izcilik ve izci liderliği yapıyorlar. Bir-iki nesil sonra izciliğin tamamen sivilleşmesi ümit ediliyor. Tabii bundan hoşlanmayanlar da yok değil... Birinci grubun evrensel temsilcisi olan WOSM, geçtiğimiz yıllarda genel merkezini, İsviçre ofisini tam olarak kapatmadan Malezya'ya taşıdı. Bu hamleyle hâlen paramiliter savaşçı duyguları üst düzeyde olan Uzak Doğu'ya sığındı, hem böylece daha ucuz maliyetlere ve daha bol genç nüfusa kavuştu. Yaş ortalaması her geçen gün daha da yükselen yaşlı Avrupa'da yakında İzciliğin barınma şansı bulamayacağından korkuluyor. İzciliğin içinde çocuk ve gençlere yönelik interaktif, ilgi çeken uygulamalar yoksa, haliyle izcilik de olmaz... Masa başı oyunlar, boyamalar, el işleri ve eğlence amaçlı yaz tatili kampları Avrupa İzciliğini izcilik olmaktan çıkarmıştır. İzcilere o denli rahat ortamlar sağlandı ve serbestlik tanındı ki sonunda ortada izciliği çağrıştıran hiçbir görsel kalmadı. Ne bir flama ne bir arma ne bir fular... İlginçtir; Avrupa ve Kuzey Amerika gençliği bugünlerde izci olmayı küçümsüyor, hatta armalı izci giysileri ile gezmeyi ayıp sayıyor. Avrupa'da boyundaki fuları bile çıkaran izcilik teşkilatları var. Son on yılda izcilerin ve izci olmanın gençlik içinde hiç muteber olmadığı imajını körükleyen Hollywood yapımı filmler kadar, izciliği yücelten ve izci olmayı özendiren, cazip kılan reklamlar da piyasaya sürülüyor. Artık kim neye inanırsa...

Yine Dünya genelinde, 2000'li yıllarda her dinden ve her ırktan, barışçıl, doğaya, çevreye, perma-kültür yaşama saygılı insanların bir araya geldiği yeni bir sivil izcilik anlayışı öne çıkıyor ve buna Bağımsız İzcilik deniliyor. Bağımsız izcilik şimdilerde Dünya İzciliği içinde en yükselen değer!

Bağımsız İzcilik düşüncesinin başlangıcı Almanya merkezli olarak 1996'da kurulan Dünya Bağımsız İzciler Federasyonu (WFIS) ile oldu. WFIS geleneksel izciliği öne çıkaran dikkat çekici hamleleriyle Dünya İzcilerinin takdirini kazandı. İngiliz ve Amerikalıların hakimliğindeki burnu büyük Anglosakson asaleti içindeki izcilik hareketlerinin karşısına alternatifler koyarak WOSM ve WAGGGS kardeşlerin tekelini kırdı. Avrupa ve Güney Amerika başta olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinden kısa sürede katılımcılar buldu.

Güney Amerika kıta izcileri, zaman içinde WFIS'in de WOSM gibi olmaya özenerek maddiyatçı davrandığını öne sürerek WFIS'ten ayrıldı ve 2010'da değişken merkezli Dünya Bağımsız İzciler Organizasyonu'nu (WOIS) kurdular. WOIS uzunca bir süre Panamerikan ülkeler içinde sınırlı kaldı. Ancak Türkiye'den TİB'nin 2015 başında WOIS'e katılması, WOIS'in genişleme sürecini bir anda hızlandırdı. Dünya genelinde, WOSM-WAGGGS ortaklığı ve WFIS ile maddi konularda anlaşamayan, nüfus açısından kalabalık bazı ülke teşkilatlarının WOIS'e katılması, WOIS'i kısa bir süre içinde WOSM'dan sonra dünyanın en kalabalık ve en yaygın organizasyonu konumuna getirdi.

WOIS bugün, Dünya genelinde WOSM'un alternatifi konumundaki bir organizasyon olmaktan daha çok, yeniliğe açık, hiçbir şekilde ayrım gözetmeyen, hatta devletlerin koyduğu fiziki sınırların dahi ötesine geçen, barışçıl, çevreci, doğacı, tam bağımsız izcilik düşüncesi ve B-P'nin özünü 100 yıl önce belirlediği kurallar çerçevesinde yapılanmış B-P İzciliğini uygulayarak öne çıkıyor. WOSM'tan en büyük farkı ise maddi imkânlarının neredeyse hiç olmaması. Fakat buna rağmen WOIS, sivil, barışçıl, tam bağımsız izcilik anlayışı ile çok büyük kitlelere rahatlıkla ulaşabilmektedir.

Türkiye'de Gerçek İzcilik diyerek öne çıkardığımız TİB İzcilik anlayışı da budur... Bu anlayışta militarizme yer olmadığı gibi ayrımcılık da yoktur. Hangi din ve cemaatten, hangi bölgeden olursa olsun isteyen herkes WOIS'in Avrupa Bölgesi asıl üyesi Trakya İzciler Birliği Federasyonu (TİB) içinde kendine yer bulabilir.

Türkiye İzcilik Federasyonu (TİF), Ocak 2017'de savcılığa yolladığı şikayet dilekçesinde, TİB'nin, TİF'e karşı alternatif faaliyetler yaptığını söylemektedir. Oysa TİB, Türkiye'de TİF'in alternatifi olmaya ve devlete bağımlı tören izciliği yapmaya hiç niyetli değildir. TİB'nin tuttuğu yol başka bir yoldur. Onun adı Türe Yoludur. Bu yolda ancak İzci Sözüne ve İzcilik Töresine bağlı kalabilenler ilerleyebilirler ve onlara "Gerçek İzciler" denir...

Modern Dünyanın ve dolayısıyla Modern İzciliğin arzu ettiği tek şey, insani duygularını kaybetmemiş her millet ve dinden çocuklara ulaşmak ve onların eliyle Dünya üzerinde evrensel barışı tesis etmektir. Uluslararası Gerçek İzci Liderleri olarak; fırsat eşitliği, doğruluk, dürüstlük, iyi niyet, hoşgörü, çevrecilik, barış, adalet ve demokrasi gibi erdemlerle donatılmış Türe Yolunda, paramiliter izcimsi grupların daha fazla tahribat yapmasına izin veremeyiz. Türkiye'de de, Dünya'da da bu böyle! Türe Yolu temizlenip, arındırılacak, onarılacak ve İzciliğin Kurucusu B-P gerçek huzura erecektir...







Yorumlar

Popüler Yayınlar