SOKAK VE CADDE AYRIMINDA İZCİLİK

Kendi sokağında yürümek kolaydır. Özensiz de olsanız, salaş da takılsanız sokak sakinleri sizi yadırgamaz. Onlar sizi iyi günleriniz, toplam geçmişiniz ve aileniz ile birlikte kabul eder. Kendi sokağınızda sağa sola uğrayarak, ona buna laf atarak yürümeniz doğaldır. Kendinizi güvende hissedersiniz sokağınızda. Sokak sakinlerinin sizi tüm yönlerinizle bildiği gibi siz de onları bilirsiniz. Uğranmaması gereken yere uğramaz, laf atılmayacakla laflamazsınız. Sokak sizi, siz sokağı her yönüyle kabullenmişsinizdir.

Peki ya büyük bir şehrin ünlü bir caddesinde yürümek bu denli güvenli midir? Caddede sizi kimse tanımasa da çok daha özenli olmak, hâl ve hareketlerinizde ölçülü olmak zorunda kalırsınız. Kendi sokağınızdaki gibi salaş takılarak, ona buna laf atarak yürümeye kalkarsanız hastanelik olmanız muhtemeldir. En iyi ihtimalle deli muamelesi görürsünüz. Çünkü cadde anı yaşar, sizin aile yapınızla, geçmişinizle -hatta geleceğinizle- dahası kimin nesi olduğunuzla ilgilenmez. Her şey belli bir kalıp içinde ve ölçülü olmak durumundadır. Öyle ya da böyle caddenin âdâbına uyulur. Caddeler görünür-görünmez kameralarla izlenir, kolluk kuvvetleri caddelerde sokaklara nazaran daha fazladır. Buna rağmen caddede sokağınızdaki kadar güvende hissetmezsiniz kendinizi. Oysa hiçbir kamera, perde arkasından sokağı izleyen -dolayısıyla sizi takip eden- komşular kadar irdeleyici ve dedikoducu değildir. Hiçbir kolluk görevlisi kendini sokaktan sorumlu hisseden delikanlıbaşı kadar gaddar olamaz. Buna rağmen sokak sizindir, haliyle siz de sokağa aitsinizdir. Cadde ise bilinmezlerle doludur. Cadde ona yolu düşenleri tüketime yönlendirir, haliyle sizi de tüketmeye taliptir. Tüketebilmek için ilk şartsa üretmektir. Yani en çok ürettiğiniz kadar tüketme hakkınız vardır ya da tükettiğiniz kadar üretmek zorundasınız. Sokağa borçlanabilir, borç verebilirsiniz. Caddede ise hakettiğiniz kadar değer bulursunuz. Ne eksik, ne fazla! Caddeye faizsiz borçlanmak mümkün değildir; bir nevi tefecidir cadde, bir verirse iki alır.

Şimdi ben bunu neden mi yazdım? Anlayan anlamıştır. Bugün Sakarya'nın en ünlü caddesi olarak anılıyorsa da doğduğum-büyüdüğüm Çark Sokağı'nda yürümekle, tarihi değeri bulunan İstiklâl Caddesi'nde ya da Champs-Élyséés gibi elitist bir caddede yürümek çok başka şeyler!

İzcilikteki Türe Yolu da aynen böyle bir şey vesselam...

Sokaktan çıktık; artık caddedeyiz! Ona göre davranmalıyız... 

Yorumlar

Popüler Yayınlar