İZCİLİKTE SEVGİ VE KARDEŞLİK


Sevgili İzci Kardeşlerim,

Yazıma her zaman kullandığımız ve kardeşlik sevgisini ifade eden bu hitapla başlıyorum. Sevgi ve kardeşlik kavramlarını önce ayrıştırmak, sonra İzcilik çerçevesinde tekrar birleştirmek istiyorum.

Sevginin birçok çeşidi olduğunu biliyoruz. Kutsala olan sevgi, tensel/cinsel sevgi, arkadaş sevgisi, vatan-bayrak sevgisi, doğduğumuz topraklara olan memleket sevgisi, doğa sevgisi, hayvan sevgisi, tuttuğumuz futbol takımı sevgisi... Bu liste böylece uzar gider. Sevgi, yüzyıllardır filozofların gündeminde olan ve açıklamak için çaba gösterdikleri bir kavramdır.

Birçok filozof insan mutluluğunun temeli olarak sevgiyi ele alır. Örneğin Platon’un, Türkçeye Şölen olarak çevrilmiş olan Symposion adlı eserinde sevgi ve güzellik tartışılır. Burada Sokrates, “sevgi üzerine ne biliyorsam, ondan öğrendim” dediği Mantineialı Diotima ile daha önce arasında geçen konuşmaları nakleder, çünkü Diotima orada değildir. Diotima’nın görüşlerini aktaran Sokrat şunları söyler:

“Sevginin kılavuzluğuna kendisini bırakan kişi, aşamaları sırası ile yaşar, sırlara yolunca erer, bütün aşamaları sevginin ve güzelliğin kaynağına ve özüne doğru giden yolda yaşayıp geçer. Buradaki güzellik sıralaması, kendi içinde bir hiyerarşi ortaya koyar. Sevginin kılavuzluğuna giren kişi, bu hiyerarşi içinde sıra ile ilerleyecek, tüm güzelliklerin kaynağı olan ‘güzelliğin özü’ne doğru adım adım yürüyecektir. Bu yürüyüş, sevginin, olgunlaşma yolunda insanı geliştiren bir duygu olduğunu gösterir.”

XVII. yüzyılın tanınmış filozofu Baruch Spinoza için de sevgi kişiye kendi hakikatini keşfetme yolunda güç katan bir erdemdir. Spinoza sevgiyi, “bir dış nedenden kaynaklanan, onunla ilişkili bir şekilde var olan haz” olarak tanımlar. Haz insanı mükemmelliğe götürür.

Kant’ın ahlâk felsefesinde ise sevgi, başkalarına karşı iyilik ve cömertlik göstermekle, görevle bağlantılı, eylem yönü olan bir duygudur.

Belki şöyle bir yorum yapabiliriz; sevgi hasenatın, şefkatin üstünde yükselir. Bu yönüyle de İzcilerin sevgisi eyleme dönük, görev bilincini güçlendiren bir erdemdir.

Kardeşlik konusuna gelirsek, bu da kadim çağlardan beri var olan bir kavramdır.

Kardeşlik, kardeşler arasındaki doğal bağdır ve aynı zamanda dayanışma ve dostluk duygularını da içerir. Aile üyelerini birleştirir veya birleştirmesi gerekir. Kardeşlik daha geniş anlamda, aynı ideali paylaşan bir örgütün üyeleri arasındaki, aile üyeleri gibi olan ilişkileri gösterir. İçinde üyeler arasında tolerans ve farklılıklara saygıyı da barındırdığından ailenin veya örgütün daha huzur ve barış içinde yaşamasını ve gelişmesini sağlar.

Tarihten bildiğimiz ezoterik topluluklar birer kardeşlik kuruluşudur. Pisagor’un Okulu, Platon’un Akademisi, Aristo’nun Lisesi, Eseniler, Manastırlar veya halkayı biraz daha genişletirsek dinlerde anlatılan kardeşlik hepsi bu kategoriye girer. Bu kurumlara katılanlar birbirlerini kardeş kabul ederlerdi. Ancak burada bir noktayı vurgulamak gerekiyor. Bu kardeşlik gruplaşması başka grupları, kendi gruplarına ait olmayanları dışlayan bir yapı oluşturuyordu. Birine “kardeş” diyen insan, kardeşi ile birlikte kendilerinden farklı düşünenlere karşı ittifak yapıyordu.

Fransız İhtilali ile birlikte insanlığın hayatına “Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik” sloganı girdi. XVIII. yüzyılın son çeyreğinde gündeme gelen, XIX. yüzyılın en çalkantılı dönemlerinde, örneğin Fransa’da İkinci Cumhuriyet döneminin kapısını açan 1848 ayaklanmalarını başlatanlar bu sloganla sokaklarda öncülük yaptılar. Elbette bu sloganın içeriği evrimsel bir süreç içinde ekonomik, toplumsal ve siyasi dönüşümlerle de belirlendi. Ancak kardeşlik bugün İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin birinci maddesine girmiş ise bunda o meşhur sloganın payı olduğu kuşkusuzdur.

Birinci madde şöyle der: “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.”

İzcilik Töresi’nin dördüncü maddesi de hepimizin bildiği gibi şöyledir: İzci; herkesin arkadaşı ve bütün izcilerin kardeşidir.

Evet, sevgi ve kardeşlik kavramları tarih boyunca akıllardan çıkmamış, dillerden düşmemiş, ama ya sonuç? Savaşlar, zulümler, kan, acı… Nefret dünyaya hâkim olmuş. Bugün İzcilik organizasyonlarından başka nerede sevgi ve kardeşlikten bahsediliyor diye baktığımızda belki bazı dini vaazları, ya da güzellik yarışmalarında güzellerin genel kültür değerlendirmesinde ettikleri laflarda görüyoruz. Bu haliyle de acı gerçekler karşısında boş sözcükler gibi görünüyorlar.

Değerli Kardeşlerim,

İzciliğin temelinde yer alan kavramlardan biri kardeşlik sevgisidir. Yani bu iki kavram İzcilikte birleşmiştir.

İzci Sözü töreninde yeminden sonra Lider, İzci Sözü verenlere ya da İzci Andı içenlere şöyle der:  “Tebrik ederim, ünitemizin bir üyesi, Yurt ve Dünya İzcilerinin kardeşi oldunuz.”

İzcilikteki kardeşlik sevgisi kavramının, tarihteki kardeşlik kavramlarından farkı bu ritüelik ifadede yatıyor. Tarih boyunca belirsizliğini çok uzun süre korumuş kardeşlik kavramına İzcilik daha değişik ama aynı zamanda da çok daha güçlü bir boyut getiriyor. Kardeşliğin gerçekleşmesi için İzcilerin elinde çok sağlam bir de harç var: Sevgi! Kardeşlik sevgisi, insanlık sevgisi, doğa sevgisi, vatan sevgisi... Bunu İzcilik Töresi’nde de görüyoruz. İzciliğin evrensel ideolojisi, ona insanlık sevgisi görevini yüklemiştir. Oba, oymak, grup hep insan sevgisi üzerine kurulur.

Kardeşlik sevgisinin İzcilikteki fonksiyonu budur ve bu yüzden çok önemlidir.

İnsanlık tarihi ve mitolojiler öz kardeşlerini katleden kardeşlerle doludur. Kâbil’in Habil’i veya Romulus’un Romus’u buna birer örnektir.

Biz İzci Sözü verdikten ve fular bağladıktan sonra, Dünyanın herhangi bir yerinde ilk defa gördüğümüz İzciler bize, “kardeşim” diyorlar; biz de bu ilk defa tanıştığımız insanlara, “kardeşim” diyerek hitap ediyoruz. İnsanın bazı durumlarda biyolojik kardeşine tahammül edemeyebildiği bir dünyada, tanımadığımız insanlarla aramızda kardeşlik sevgisini yeşertmek ve yaşamak süreciyle karşı karşıya kalıyoruz.

İzcilik çatısı altındaki ilk günümüzde bize kardeşim diyen insanların samimiyetleri ve gözlerinin içinin gülmesi iyi bir başlangıç hiç kuşkusuz, ama devamı emek istiyor, kararlılık istiyor. Sevgi her zaman emek ve özveri isteyen bir şey, ama İzciliğin koyduğu evrensel çerçevede kardeşlik sevgisi çok daha fazla emek istiyor.

Sadece ünite çalışmalarına, kamplara gelip gitmek bunun için yeterli değil kardeşlerim. Oturduğumuz yerde kardeşlik sevgisinin gelişmesini bekleyemeyiz. Proaktif olmalı, bu sürecin vadesini kısaltmalıyız.

Bir Gerçek İzci, zor ve sıkıntılı günlerinde de, mutlu günlerinde kardeşinin yanında olur. Bu sadece e-posta hesabına veya whatsapp gruplarına mesaj atmakla olmaz. Bir kardeşi teselli ederken veya mutluluğunu paylaşırken tercihan en azından sesini duymalıyız, daha iyisi, gözlerine bakabilmeliyiz. Ayrıca kardeşlerimizi aramak için belirli bir olay olması da gerekmiyor, aklımıza düştüğünde, herhangi bir toplantıya gelmediğinde, kampa katılmadığında onu arayabiliriz.

İzci sofraları kardeşlik duygularının pekiştiği platformlardır. En az ünite çalışmaları kadar önemlidir. Katılmasak da olabilecek bir etkinlik değildir. Sağlıkla ilgili bir neden olmadan veya gerçekten çok acil bir konu söz konusu olmadıkça İzci Sofralarına katılmalıyız. İzci sofralarında her seferinde farklı izcilerin yanına oturmak, bütün izcilerle bu sevgiyi paylaşmak ve geliştirmek açısından çok yararlı olacaktır.

Ünite etkinlikleri yine kardeşlik sevgisinin pekişmesi, bu sevgi zincirine yeni çocuk ve gençlerin katılması için önemli fırsatlardır. Bu fırsatları değerlendirmeliyiz. İzcilik içinde Yıllık Çalışma Programına bağlı olarak yapılan etkinliklere katılabildiğimiz kadar katılmalıyız.

Kardeşlerimizi dinlemesini bilmeli, onların Türe Yolu’nda yürümesine katkıda bulunmayı ana hedefimiz yapmalıyız. Eleştiri yapacaksak kırıcı olmamalı, saygılı ve yapıcı bir üslup içinde yapmalıyız.  

Kardeşlerim,

Kardeşlik duygusunu, ulus olma niteliğini kaybetme yolunda olan, birbirine tahammül edemeyen kutupların ortaya çıktığı bir ülkede; nefret söylemlerinin bir kez daha sert rüzgârlar estirmeye başladığı bir dünyada yaşıyoruz.

İzcilik çatısı altında uluslararası provasını yapmakta olduğumuz evrensel kardeşlik sevgisini başarıyla geliştirmemiz ve yaşatmamız mevcut koşullar altında daha da önem kazanıyor. Çünkü İzcilik içinde 112 yılda gelişen değerleri günlük hayatımıza taşıyabildiğimiz ölçüde bu değerlerin evrenselleşmesine şahsi katkımızı yapmış, çocuk ve genç izcilere iyi birer örnek teşkil etmiş olacağız.

Ülkemizin ve Dünyanın sevgiye, şefkate, vicdana büyük ihtiyacı var. İzci kardeşliğini tesis etme ve Dünya İzciliğinin önemli bir parçası olma çalışmaları, Türk İzciliğinde şimdiye kadar hiç görülmediği bir şekliyle TİB içinde de, 2015 başında WOIS’e üye olmamızla başladı, bu çalışmayı ülke sınırlarının ötesine taşımak, evrenselleştirmek artık Türkiye İzciliğinin ve Dünya İzciliğinin geleceği açısından bir hayat memat meselesidir.

Ama önce Ünite İzciliğinde başarılı olmak, kardeşlik sevgisini, bağlı olduğumuz kendi ünitelerimiz içinde yükseltmek zorundayız. Oba Ruhu veya İzcilik Ruhu da en iyi İzci Kardeşliği içinde değer bulacaktır.

En iyi İzcilik dileklerimle.

Biz Birlik’te İzciyiz… DAİMA!


Yorumlar

Popüler Yayınlar