İZCİLİK BORU DEĞİL Kİ EĞİP BÜKESİN!

 

Bırakın izci liderliğini, kimilerinin ne çağdaş izcilikten ne de çağcıl liderlik yöntemlerinden haberi yok. Giymişler izci gömleğini, takmışlar izci liderlik fularını ve tahta nişanlarını öylece 20-30 yıldır geziyorlar ortada. "Bir izci yayını okuyayım, bir uluslararası faaliyete katılıp yabancı kuruluşları gözlemleyeyim, kendimi ve kuruluşumu geliştireyim" yok! Soruyorsun, bambaşka cevaplar verip -sözlü sınavda hazırlıksız yakalanmış öğrenci gibi- günü kurtarmaya çalışıyorlar. İşlevsiz kalma bahaneleri çoksa da bilgisizliğe bahaneleri yok. El insaf! Şimdi bu kişileri nasıl İzci Lideri Eğitimcisi olarak kabul edelim!? Biz saygımızdan kendilerine itiraz etmesek de, yıllardır birlikte olduğumuz, izciliğin içinden yetişen ve olgunlaşan, nitelikli, kariyerli, genç liderlerimiz ve her biri lider adayı olan gezgin izcilerimiz bunu kabul etmezler. İzcilik sadece coğrafyaya ve topluma göre değil, zamana göre de değişim gösteren informal bir eğitimi öngörmez mi? İzcilik açık hava faaliyetlerine sıklıkla yer veren bir gençlik hareketi değil midir? Faaliyet sürelerini sınıflandıracak olsak, izciliğin yüzde 20'si teorik, yüzde 80'i pratik değil midir? Teorik var pratik yoksa, nasıl olacak!?
Sonra bize diyorlar ki, "herkesi kucaklayıcı değilsiniz!" Bir dönem herkesi kucaklayalım demiş, gelen herkesi birliğimize kabul etmiştik. Kısa zamanda pişman olduk; gelen öptü bizi, giden öptü... Dedikodu kazanları kaynatıldı, olmadık-akıl dışı iftiralar atıldı, verilen sözler unutuldu, gerçekler çarpıtıldı, soruşturmalar açıldı, izcilik üzerinden maddi rant elde etmeye soyunuldu, eğitimlerin ve toplantıların amacı salt ateş gecesi gösterisine dönüştü. Sonradan gelenler ile baştan geldiği hâlde ezberini bozamayanlar hâliyle bize uyum sağlayamadı, radikal bir karar ile hepsini birden yolladık birliğimizden... Kurunun yanında yananlar varsa da, yanlış seçim yapmak da onların kendi tercihiydi. Sonuçta bizim izcilik ateşimizde süreç içinde kararınca pişmek varken, hızla yanıp bitip yok oldular. Küllerinden doğan birkaç kişi çıkarsa ne âlâ! Yoksa yok...
Diğer taraftan da, sporcu lisansı ile izcilik yapmaya çalışan bir federasyona bağlı baş antrenörlerin(!) spor için yapılmayan "gerçek izcilik" üzerinde de söz sahibi olabilmek amacıyla yaptığı onlarca şikâyet ve mesnetsiz "illegal iddiaları" ile boğuştuk yıllarca. Din bazlı, biatçı, kinci, illegal arayışlarla ilerlemeye çalışan sömürgen/rantçı bir anlayışın müspet bilimi ve felsefeyi baz alan barışçı, hukuki ve gönüllü bir anlayışla uyuşması mümkün mü? Her şikâyetlerinde, "siz de karşı taraftan şikâyetçi misiniz?" diye sordu görevli memurlar. "Değiliz" dedik, üstümüzde hukuki bir yaptırımı olmayan bir kuruluştan şikâyetçi olmak bizim için anlamsızdı. Üstelik biz izci yeminimize halel getirecek şekilde davranamaz, başkaları bizi kendilerine "düşman" görse de, izcilik yeminimiz, insani vicdanımız ve yüksek izcilik bilincimiz gereği biz onları düşman belleyemezdik. İzcilikte düşmanlık olmaz, hatta rakip bile olunamaz. İzcilikte her şey hayatın doğal akışı içinde seyreder, izlenecek ana yollar ve temel içtihatlar önceden bellidir. Sürprizlere dahi yer yoktur İzcilikte. İzcilik kisvesi altında gizli ajandalar, sinsi politikalar, art niyetli tutum ve davranışlar olamaz. İzcilikte her şey şeffaf, herkese açık ve net, demokrasiye ve hukuka uygun olmalıdır.
Ana yolda dayanışma içinde, birlikte, herkesin ve tüm Dünya'nın göreceği şekilde kararlı şekilde ilerlemek varken, arka sokaklarda köşe kapmaca oynamak, sığ düşünce yapısının ürünü olup bize göre çok çok gereksiz bir eylemdir. Yine de oynamak isteyenler varsa, buyursunlar kendi aralarında oynasın, eğlensinler. Herkesi eğitecek, kurtaracak, toparlayacak hâlimiz, herkese dokunabilecek bir gücümüz yok. Artık o yönde kendimize biçtiğimiz bir görevimiz de yok. Talep edene elimizden geldiğince yardımcı ve yararlı oluruz, karınca kararınca... Hepsi bu!
"Siz bu işin kitabını yazmışsınız!" diyerek kimseye bodoslama hürmet etmeyiz, yazılanı okur, araştırır, hâl ve hareketlere göre ve gerektiği kadar hürmet gösteririz. Hiç kimseyi sırf siyaseten arkası sağlam diye "başizci" olarak niteleyemeyiz. Liyakatsiz, sadakatsiz, izcilikten nasibine düşeni alamamış kişileri izci lideri olarak kabul edemeyiz. Devletin imkânları ile orman arazisini işgal ederek yıllardır "kamu zararı oluşturduğu" Danıştay raporunda yer alan bir kuruluşu ve yönetimini izcilikle nasıl ilişkilendirelim! Bir başkasına ait olduğu herkesçe bilinen izcilikle ilgili bir bildiri ya da makalenin altına kendi adını yazıp yayınlayanları nasıl izci olarak kabul edelim! Mümkün değil; İzci Andına ve İzcilik Töresine/Türesine aykırı!!!
Bugün, izciliğe gerçekten gönül vermiş liyakatli ve nitelikli kardeşlerimiz sosyal medyadan sağlanan irtibatla yetinmeyip, dünyanın dört bir yanına gidip geliyor, yabancı izci liderleriyle yüz yüze irtibat kuruyorsa, ülkemizi ziyarete gelen ya da yurdumuzda yaşayan yabancı izci liderleriyle ortak projeler hazırlıyor, başarılı faaliyetler gerçekleştiriyorsa, bunların tümü zamanında alınan radikal kararla yapılan o ayıklamanın müspet bir sonucudur. Yoksa havanda su dövecek, zaman kaybedecektik. Zor kararlar verdik, pek çok zorluktan geçtik. Bugün geride ne sonuçlanmamış bir dava, ne bir itham kalmadı. Alnımız ak, yüzümüz pak! Hepsinden daha güçlü ve kazançlı çıktık. Bugün hakkımızda yapılan veya yapılacak tüm şikâyetlere karşılık, anında gösterebileceğimiz mahkeme ilamları var elimizde. En son geçtiğimiz 26 Ekim'de böyle bir girişimi kolayca bertaraf ettik.
Netice olarak, bizimle yol alanlar ne mağdur kalır, ne mahkûm bırakılır, ne mahrum edilir. Bilgimizi paylaşır, varlığımızı bölüşürüz; yeter ki gereğinden fazla mağrur ve cahillikte ısrarcı olmasınlar. Yıllardır böyle oldu, bundan sonra da böyle olacaktır. Dünya İzciliğinin ana yollarında omuz omuza yürümeye, birlikte öğrenmeye ve birlikte gelişmeye devam ediyoruz vesselam.
Allah izin verirse... DAİMA!
En iyi İzcilik dileklerimle...

Yorumlar

Popüler Yayınlar