GÖREVDEYİM...

40'a yakın ülkeden 3500 civarı aktif izci lideri üyesi bulunan Toronto Kanada merkezli Uluslararası İzci Gönüllü Grubu'nun (ISVG) Genel Direktörlüğü'ne seçildiğim resmen duyuruldu. Umarım ISVG aracılığı ile Dünya İzciliğine, 21. yüzyıla ve yeni hayat düzenine yakışır yenileşimci (inovatif) ve ilerlemeci (progresif) yeni bir izcilik vizyonu katabiliriz.
Umutluyum... DAİMA!
*** ISVG nasıl kuruldu? Göreve nasıl getirildim? Her şey kendiliğinden oldu; istemeden, zorlamadan... Dünya genelinde başlayan Kovid-19 pandemisi sebebiyle 17 Mart 2020'de Türkiye'de de karantina ilan edildi, ardından "yeni hayat düzeni"ne uyumlu genelgeler yayınlandı. Dünya genelinde uygulanan karantina sebebiyle evlerimizde kaldığımız bu uzun dönemde geceler gündüzlere karıştı; çalışma, uyku ve beslenme düzenimiz bozuldu. Değişik ülkelerden izci liderleriyle internet üzerinden yaptığımız izci kardeşliği temelindeki dostane sohbetler bizi, kendi aramızda "İzcilik ve Pandemi" temelinde bir takım araştırmalar ve seminerler yapmaya yöneltti. Farklı Dünya İzci Teşkilatlarından, izciliğe gönül vermiş izci liderleri, İngilizce lisanında yapılan bu seminerlerde birbirlerine bilgi ve deneyimlerini aktardılar. Herkes kendi seçtiği konuda bir konferans-sunum yaptı ve sonunda konuyla ilgili soruları cevapladı. Konferans-sunumların herbiri bir wood-badge tezi niteliğindeydi. Kendi adıma çok şey öğrendim.
O dönemde ben de izcilik tarihinin bilinmeyen yönleri ile ilgili birtakım araştırmalar yaptım, bunları derledim ve sundum. Bu tarihsel ve kronolojik derlemeler uluslararası seminer katılımcıları tarafından beğenilirken, Türkiye'de ise aleyhime olacak şekilde bir bardak suda fırtına koparanlar oldu. Zira, sol elle yapılan izci tokalaşmasının sebebini, yavrukurt iken kendi izci ünite liderinden duyduğu, "Sol el kalbe daha yakındır, o sebeple izciler sol elle tokalaşır" şeklinde açıklayan, "Türk İzcilik Efsaneleri" ve "Dünya İzcilik Masalları" ile büyüyen, ezberini bozamayan, kendini "en izci" gören kimi insanların yenileşimci (inovatif) ve ilerlemeci (progresif) konularda pozitif bir yaklaşım göstermesi zordur. Hele de, ömrünü küçük yaşta inandığı, ezberlediği şekilde izcilik güzellemeleriyle geçiren, kendi görgü ve deneyimleri dışında kalan izcilikten bihaber yaşayan, dar çevrede kapalı devre izcilik yapan, hep yavrukurt olarak kalanlar...
60'lı 70'li yıllara öykünüp, geçmişte yaşanan izcilik fırtınalarını(!) bugün de "bir sağdan bir soldan" estirmek isteyenlerin siyasi tutum ve davranışlarını; geçmişten geleceğe taşımak istenen 80'li yılların "köşe dönmeci, rantiyeci, hazıra konucu" Anadolu kurnazlıklarını; 21. yüzyıl pedagoglarının yıkıcı ve ezici bulduğu çağdışı kalmış izcilik kurallarını; egzersiz ücreti almak için kâğıt üstünde yapılan ideal(!) izcilik çalışmalarını; fular takıp senede bir kamp yapınca ya da bir fidan dikince kendini düzenli izci sananları; din ve hamaset üzerinden niteliksiz nicelikle izcilik yapılmasını; izci giysisini asker üniforması ile karıştıranları; izcilik tarihinin gerçekliği konusundaki bilgisizliği, evrensel izcilik felsefesinin ve kültürünün derinliğine hiç ulaşıl(a)mamasına veriyorum. Yoksa, küçükken zorla izci yapılmadılarsa büyüdüklerinde neden bu denli sığ kalsınlar! Tabii bunları teşhis edip dile getirince kimse üstüne alınmaz bizde. Dahası, "höt zöt" ilan ediliverirsiniz. Eh sonra yılların izcilerine en basitinden sormazlar mı, "Dünya İzciliğindeki balta ritüellerini size ilk kim gösterdi, kim öğretti?" diye. Oysa balta da, kütük de Türkiye'de hep vardı. Bugün Türkiye İzcilerinin yüzde 80'i hâlâ bunları bilmiyor. Çünkü yaptıkları, el beceri kursları, spor ve kamptan öte değil. Fular takmakla, törenlerde elde bayraklarla gezmekle izci olunamadığı hepimizin malumu.
Daha fazla uzatmadan ana konuya dönüyorum.

Verdiğim bir dizi seminer ve diğer seminerlerdeki can alıcı sorularım, püf noktası sayılabilecek tespit ve yorumlarım uluslararası grup içinde bir adım öne çıkmama sebep oldu.

5-10 kişi ile başlayan bu seminerler, uluslararası kurulan iletişimle kısa sürede 30-40 kişilik seminerlere dönüştü. Seminerlere Türkiye'den katılan çok az sayıda izci lideri oldu, o da benim ricamla. Türkiye İzciliğine uzak olan konularda verilen seminerlerde Türk katılımcı olarak sadece ben vardım. Tam bir yıl boyunca, seminerlere belli bir program dahilinde düzenli olarak devam edildi. Süreç içinde sosyal medya üzerinde "International Scout Volunteer Group : ISVG" adıyla bir grup oluşturuldu. Amaç, pandemi süreci içinde doğaya çıkamayan, izci ünitesi çalıştıramayan başka izci liderlerine de sosyal medyadan ulaşmak, pandemi ve karantina sürecinde en azından bireysel gelişim ile yeni izcilik ve liderlik kazanımları elde etmelerini sağlamaktı. Ve tüm bunlar, emirle komutayla, parayla rantla değil, görev ve zaman bilincine sahip evrensel izci kardeşliğine inanan, liyakat sahibi liderlerce, izciliğin öngördüğü gönüllülük ilkesi ve doğal yaşam akışı içinde yapıldı.
İlk yılın sonunda, farklı ülke ve teşkilatlardan izci liderlerinin samimi kardeşçe sohbetleriyle başlayan bu seminerlere katılan izci lideri sayısı binlerle ifade edilmeye başlandı. Her kıtadan, çeşit çeşit kültürlerden gelip evrensel olarak kabul edilmiş temel izcilik prensipleri ve felsefesi bağlamında birbirine saygı ve sevgi duyan aktif izci liderleri.

Mart 2021'de pandeminin birinci yılı dolduğunda, pek çok ülkede yeni hayat düzenine uygun düzenlemeler yapıldı ve pandemi yasakları gevşetildi. Fakat bizim internet toplantıları devam etti. Çünkü bu seminerlerin çok faydalı olduğu ve mutlaka devam edilmesi, hatta fiziken biraraya gelinmesi yönünde bir toplu eğilim vardı. Ancak bu şekilde sürdürmek de mümkün olamayacaktı. Devam edilecekse daha planlı ve programlı olunmalıydı. Hele bir de fiziken bir araya gelinecek, uluslararası mahiyette bir konferans düzenlenecekse, maddi-manevi destek bulunmalıydı. Tabii bu durumda mutlaka kurumsallaşmak gerekiyordu. Kurumsallaşma konusunda, modern ve ileri demokrasi ile yönetilen bir ülke merkez olarak seçilmeli ve yaptığımız seminerlerde sık sık dile getirerek hayallerini kurduğumuz "Uluslararası Açık İzcilik Üniversitesi" için akademik bir taban oluşturulmalı, maddi destek bulunmalıydı. Kanada vatandaşı Dr. Dikpal Keshari Baidya, Nepal'de doğmuş, Hindistan'da okumuş, Japonya'da doktora yapmış, genç yaşta Kanada'ya yerleşmiş, Toronto'da üniversitede öğretim üyeliği yapan bir sinirbilimci ve yıllarını uluslararası anlamda izcilikle geçirmiş birisiydi. Haliyle modernlik, ileri demokrasi ve akademik destek arayışımız ve beklentilerimiz pusulanın ibresini ona çevirdi. O da elini taşın altına koymaktan çekinmedi ve uluslararası yapılanma sorumluluğunu üstlendi. Pek çok dil bilmenin verdiği avantajla değişik ülkelerden, farklı teşkilatlardan, farklı kıtalardan insanlarla temas kurdu, yüzlerce izci lideriyle internet üzerinden bire bir mülakatlar yaptı. Tamamen kendi inisiyatifi ile her ülkeden biri kadın ve biri erkek olmak üzere iki yetişkin ve deneyimli izci liderini ISVG'nin kurucusu olarak seçti. Bunların birbirini tanıması için sosyal medyada çeşitli sohbet ortamları oluşturdu. Böylece oluşum uluslararası elbirliğiyle kurumsallaşmaya başladı. Mayıs'ta omurgası ortaya çıkan ISVG'nin amacı, tüm Dünya İzcilerinin 21. yüzyılda ihtiyaç duyduğu eğitim ve seminerleri verecek akademik ortamları sağlamak. ISVG, uzaktan eğitim kadar, yerinde ve yaparak-yaşayarak öğrenmeye de önem veriyor. Bu sebeple pandemi ertesinde, farklı kuruluşlardan izci liderlerini, uluslararası kamp, seminer ve eğitimlerde buluşturmak istiyor. ISVG'nin Açılış Konferansı, devlet desteği ile Tunus'ta gerçekleştirilecekti, hazırlıklar bu yöndeydi, fakat pandemi sebebiyle konferans tarihi ötelendi. Neyse ki bir acelemiz yok. Henüz fiziken biraraya gelemesek de 40'a yakın ülkeden 3500 civarı izci lideri ISVG içinde yer aldı. Kuruluş, gelişme ve yaygınlaşma çalışmaları halen devam ediyor.

Bu arada, Eylül 2023'te Türkiye'de, TİB ve ISVG işbirliği ile uluslararası bir "kamp ve izci festivali" yapmak üzere kurumsal temaslarda bulunduğumuzu da belirteyim. Biliyorsunuz, 2023 Cumhuriyetimizin 100. yılı, bu nedenle uluslararası bir izci kampı organize etmeye taa 2016'da karar vermiştik. Genel olarak faaliyet programı ve mahalli belli oldu, fizibilite analizi ve kaynak çalışmaları bitmek üzere. Sanırım 2022 Mart başında, tanıtım film ve broşürleri ile davet mektupları yabancı kardeşlerimize gönderilmeye başlanır. Sakın öyle binlerle ifade edilen, herkesi kabul eden nicelikli bir şey beklemeyin bizden. TİB nitelikten asla taviz vermez. Ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız.
***
Türk İzciliğinde yazılı olmayan bir kural vardır, "görev verilmez alınır" denilir. Bu nedenle, görev açıklanmadan önce, izci lideri "Kim?" diye bağırır, ilk "Ben!" diyen izciye görev açıklanır ve verilir. Bize hep böyle gösterildi ve yaptırıldı. Fakat bu kural bana bildim bileli ters gelir: "Biz" kavramının oturtulmaya çalışıldığı "Oba Sistemi" içinde izcileri "Ben ben ben!" diye bir ağızdan bağırtmayı hep garipserim. Bu nedenle bireysel görevlerde "Kim?" denildiğinde hep sessiz kalmışımdır; nasılsa o bağrış çağrışta sessizliğim anlaşılmaz. Israrla "Ben" diyenlerden de uzak durmaya çalışırım. Çoğu zaman yanlış anlaşılır bu tavrım. Yıllarca görevden kaçmak eğiliminde olduğum, görevi zor bulduğum ya da işi becerecek liyakati kendimde bulmadığım şeklinde algılandı. Yanlıştır; ekip çalışması yapacaksak her zaman varım. "Biz birlikte izciyiz" diye bir sloganımız var TİB'de, o sloganı boşuna atmıyoruz ya!

Kendisinden uzak durmaya çalıştıklarım ise öyle ya da böyle her dönemde olmuştur. Benmerkezli olanlar içinden, elbette uzak durmayı başaramadıklarım da vardı ve sonuç benim açımdan daima üzücü oldu. Yapmak istediklerini, hiçbir sorumluluk almadan benim üzerimden yapmaya çalıştılar. "Olmaz, hayır!" dediğimde de, "höt-zöt" sayıldım, saçma sapan dedikodulara, hatta iftiralara uğradım. İstediklerini yaptırabilecekleri, uzaktan kumanda edilebilecek başka izci liderleri nasılsa çıkar, hep çıkıyor! Ülkemiz toprakları bu yönde hiç de kurak değil hani, örneği çook. Karşılıklı güzelleme örnekleri de sık görülüyor bugünlerde; al gülüm-ver gülüm, ahbap-çavuş ilişkisi...
Ortada yapılan rutin dışı bir iş yokken, berat, sertifika, plaket verilen çoksa; bir yerde sürekli toplantılar yapıldığı halde iş üretilemiyorsa; o işler sıkıntılı işlerdir, faydasızdır; boş yere zaman ve emek tüketir. Bu durum anlaşıldığında ise zaman çoktan akmış gitmiştir. Harcanan emek de cabası. İzcilikte de böyle; tecrübeyle sabittir! Yaş aldıkça, zaman ve emek değer kazanıyor. Boş işlere, boş insanlara, izcilik içinde olsalar bile zaman ve emek vermek istenmiyor. O nedenle, ISVG'nin Genel Direktörlüğü görevini de almaya istekli olmadım, hatta kurucu olmaktan başka hiçbir unvanlı göreve talip olmak istemedim. Fakat, Kurucu Üyelerin oybirliği ile görev bana önerildi. "Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yermiş" misali, önce görev ve yetki tanımlarının yapılmasını istedim. Ardından Dünya İzciliğine kurumsal anlamda yapabileceğimiz katkıları yetki ve görev tanımları doğrultusunda listeledim; verilen kimi yetkileri reddederken, birkaç ek talep ile birlikte Kurucu Üyelere geri dönüş yaptım. Aralarında görüştüler, kabul ettiler. ISVG Genel Direktörlüğü görevini, üstüne basa basa, "Biz" diyerek kabul ettim. Çünkü: Biz Birlik'te İzciyiz...
Umarım, ISVG içinde, başlangıçtaki evrensel izci kardeşliğini ve insani samimiyeti asla kaybetmeyiz. Umarım sadakat, liyakat ve gönüllülük ilkeleri korunur. Yoksa yok, yine "höt zöt" oluruz. Yoğurdu üflemeye devam... DAİMA!

Yorumlar

Popüler Yayınlar