HAKİKAT ÖTESİ ŞAHANE PALAVRALAR


Metne ekli görseli, kendimce karaladığım günlük yazılarımdan birinin görseli olarak tam bir sene önce tasarlamışım. Tabi henüz karanlıkta kalan günlükler bunlar, günü-saati geldiğinde aydınlanacaklardır. Bunu ben görür müyüm bilmem, fakat muhakkak aydınlığa çıkacak, görünür, bilinir olacaklardır.

Günün sorusu şu:

Şahane Palavracı kimdir? Hakikat Ötesi nedir?

"Şahane Palavracı olmanın yolu nedir?" sorusunu, Kanada'da bulunan Regina Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Davranış Bilimi Uzmanı Dr. Gordon Penycook şöyle yanıtlıyor:

"Herkesin diline pelesenk olmuş sözcükleri bol bol kullanmak ve muğlak konuşmak iyi bir fikir olur. Eğer bir şeyi doğrudan söylersen, fikrine katılan insanlar söylediğin şeyi sevecektir, katılmayanlar ise sevmeyecektir. Ama eğer muğlak bir şey söylersen, insanlar ona kendi düşündükleri anlamı katacaktır ve eğer doğru noktaya dokunursan palavralarını herkes sevecektir."

Palavra ile yalan arasındaki farkı da Dr. Penycook şöyle açıklıyor:

"Palavra ile yalan arasındaki fark, palavranın doğru önemsenmeden oluşturulmasıdır. Bilgi vermektense etkilemek için tasarlanır. Yalan ise doğruyu çok önemser, gerçeği altüst eder. Yalan sorgulanabilir, palavra sorgulanamaz; çünkü nesnel değildir, ölçütü veya dayanağı yoktur, tamamen hayal ürünüdür."

Yale Üniversitesi, Rockefeller Üniversitesi, Ohio Eyalet Üniversitesi ve Princeton Üniversitesi'nde uzun yıllardan beri Ahlak Felsefesi dersleri veren Filozof Prof. Dr. Harry G. Frankfurt palavracı ile yalancı arasındaki ayrıma benzer ifadelerle dikkat çekiyor:

"Yalancı gerçeği önemseyendir, dünyanın bir türlü olduğunu bildiği halde, bilerek isteyerek bizi diğer türlü olduğuna dair kandırmaya çalışandır. Palavracı ise gerçeğe bu şekilde bakmaz, söylediği şey doğru da olabilir, safi yalan da. Bir amacı vardır ve tek umursadığı o amaca ulaşmaktır, söylediklerinin içeriğiyle amacının bir ilgisi yoktur."

Kısacası amacına/hedefine ulaşmak için dolambaçlı yollar kullanan, kendi kafasında ilgili/ilgisiz bir sürü hayal ürünü olay üreten, dile getiren kişidir palavracı. Alt yapı hazırlığı, kurgulama, süsleme gibi pek çok aşamadan geçirerek uzun zamanda geliştirdiği palavralarına çoğu kez kendi de inanacaktır. Kendi inanmasa zaten kimseyi inandıramaz.

Bugün kim İkarus'un Eski Yunan Mitolojisinde, balmumundan kanatlarıyla göklerde uçan ilk insan olmadığını iddia edebilir? Ya da kim Hezârfen Ahmed Çelebi'nin kendi yaptığı delta kanat benzeri bir uçma aracı ile Galata Kulesi'nden atlayarak Üsküdar Doğancılar Meydanı'na sağ salim inebilen ilk insan olmadığını söyleyebilir? Veya İsa Peygamber'e IV. Murat'ın selamını iletmek için Lagâri Hasan Çelebi'nin kendi icadı olan yedi kollu roketle havalanmadığını kim iddia edebilir?

Ancak havacılık tarihi ilk uçan insanlar olarak Montgolfier Kardeşler'i (balonla) kabul ediyor, Wright Kardeşleri de ilk defa yapısal dengeli model uçağı uçuranlar olarak kabul ediyor ve Eski Yunan Mitolojisi ile Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde anlattıklarını yok sayıyor. Neden?

Homeros veya Evliya Çelebi şahane palavracılar olabilir mi? Tarihi istedikleri gibi çarpıtan, amaçlarına ulaşmak için her şeyi mübah gören kişiler midir? Peki ya Dedem Korkut Hikâyeleri!? Azrail'in sinesine çöktüğü, nefesini kestiği Deli Dumrul'un efsanesi ya da bir yumrukta koca-azgın boğayı deviren Boğaç Han'ın efsanesi şahane palavra ürünler midir? Dedem Korkut gerçek midir?

Daha din tandanslı anlatılara, öğretilere değinmedik bile! Değinecek olursak Konfüçyusçuluk'tan başlar, Evangelistler'den çıkarız. Yoksa çıkamaz mıyız?

En iyisi bırakalım da kim neye inanmak isterse ona inansın...

Peki en büyük palavracılar kimlerdir dersiniz? Yazarlar mı, gazeteciler mi, avcılar mı, avukatlar mı, dedektifler mi, ajanlar mı, politikacılar mı, çocuklar mı, tarihçiler mi, geçmişe öykünen yaşlılar mı? Zülfiyare de dokunalım; öğretmenler mi, tasarımcılar mı, izciler mi?

Her toplulukta kendi söylediği yalana herkesten önce yine kendisi inanan, yalanlarını çeşitli palavralarla süsleyerek insanları üst düzeyde etkileyen öyle bir insan tipi vardır ki bunlar en şahane palavracılardır. Gazeteci, yazar, avcı, politikacı, ajan ve hatta ömür boyu dürüst olmaya yemin etmiş bir izci bile olabilirler. Önemli olan kendi inandıkları amaçlarına en kısa yoldan ulaşmaktır. Kimi bunu memleket meselesi yapar, kimi ise kutsal bir görev sayar. Öyle şahane palavralar sıkarlar ki, palavracı olduğunu bilmeyenler onları yere göğe sığdıramaz. Bilenler ise, nasıl bu kadar rahat palavra sıktıklarına şaşakalırlar. Tanınmış palavracılar aslında kendilerinin de özenle şişirilmiş birer balon olduklarının idrakindeki kişilerdir ve balonları sönmesin veya patlamasın için çabalar dururlar. Bunlara safça inanan yardakçıları da arkalarında hiç eksik olmaz. Şahane palavracının, palavralarından kendilerine derhal vazife çıkarırlar ve palavracının toplumda daha da inandırıcı olmasını sağlarlar. Bir de palavralardan yararlanıp kendi ikbali için fırsat bilen çanakçılar vardır ki, bunlar olan biteni tüm gerçekliğiyle bildikleri halde kendi çıkarları için susan, kötülüğün hizmetindeki kişilerdir; dertleri, karışıklığa çanak tutmak ve kaosu körükleyerek maddi-manevi rant elde etmektir. Ekipler halinde gezer-dolaşırlar. Buldukları her fırsatta birbirlerini övüp pohpohlarken, kendileri dışında kalanları da her fırsatta eleştirir, yerden yere vurmayı iş edinirler. Bunları yaparken, tutumlarını sorgulayacak birileri çıkacak olursa da, birbirlerini tanık gösterirler. Elbirliğiyle sanal bir toplumsal gerçeklik yaratırlar.

Eh biz bunlara şimdi ne diyelim!? Şahane palavracı insanlar ve avaneleri tarih boyunca her türden toplulukta varlıklarını korumuştur. Mitoloji şahane palavralarla doludur ve haliyle ezoterik dünya dahi, fi tarihinden bu yana, şahane palavracıların hayal gücü ile sürekli zenginleştirilir. Tabii ki yardakçı ve çanakçı avanelerinin omuzlamasıyla binlerce yıldır baş tacı edilegelmişlerdir, kimileri filozof-bilgin kabul edilmiş, kimileri vezir-sadrazam yapılmıştır. Kendini kusursuz ve tüm yaratılmışların üzerinde gören, padişah/kral, hatta peygamber ilan edenleri de vardır mutlaka.

Bakalım, 21. yüzyılın bitmek-tükenmek bilmeyen gereksinimleriyle her gün yeni bir teknolojik-bilimsel devrim yaşanan iletişim çağında şahane palavracılar daha ne kadar varlıklarını sürdürebilecekler? Siber dünya bunların işini kolaylaştıracak mı, yoksa tam tersine güçleştirecek mi? İleride -birkaç nesil sonra- bunu da görecek ve tarihsel akış içinde daha doğru tespitler yapabileceğiz. Aydınlığa çıkmak o kadar kolay mı?

Yorumlar

Popüler Yayınlar