MODERN EĞİTİM VE İZCİLİK...

Son zamanlarda eğitim sistemleri pek bir moda oldu ya da mesleki körlükten dolayı ben yeni idrak ettim. Malum, insan işin içinde olunca bazen göremiyor.
Bazı üniversitelerde, belediyelerde veya benzer yapılarda rutin işleyiş dışında sertifikalı seminer programları filan açılır olmuş. Tabii bunlar hep ücretli şeyler; hep işbilmezlerden (Yoksa "işbilir" mi demeliydim?) kaynaklı işler... Haliyle bir büyük kurum adı altında yapılınca her şey daha bir inandırıcı oluyor.
Bugünlerde akademik çevrelerce en çok pazarlanansa Montessori Eğitimi. 1919 yılında deklare edilmiş bir eğitim sistemidir. 1907 yılında kurulan, dünya genelinde hızla gelişen ve başarıya ulaşan İzcilik Sisteminin içinden çıkmıştır. İzcilik Sistem ve Metodunun bir kısmının alınmış ve okul ortamına (örgün eğitime) monte edilmiş halidir. Sonra bu sistemin içinden bir diğeri falanca ülkede, diğerinin içinden de bir başkası filanca ülkede doğmuş durmuştur.
Bu eğitim sistemleri 1920'ler, 30'lar, 40'lar için farklı, yenilikçi yaklaşımlar olsa da; yıllarca dört duvar arasına sıkıştırılmış şekilde büyüyen, sınav sistemi ve bilgisayar teknolojisine dayalı okullara hapsedilmiş günümüzün 21. yüzyıl çocuk ve gençlerine hiç cazip gelmeyecektir. Bugün bu eğitim sistemleri kullanılacaksa bile; 50-100 yıl önceki halleriyle değil, daha yapıcı, inovatif ve yaratıcı olması için 21. Yüzyıl İzcilik Metodundan faydalanılarak kullanılmalıdır.
Peki, Türkiye Eğitimcileri, yerinde ve yaparak-yaşayarak, yaratıcı, deneyci, teknolojik, doğacı gibi yaklaşımlar sergileyen birçok eğitim ve öğretim sistemlerini yeni yeni mi keşfediyor?
Tabii ki hayır! Zamanında çok daha iyisi yapıldı Köy Enstitüleri'nde ve Türk İzciliğinde...
O halde sormak lazım: "Köy Enstitüleri'nin günahı neydi, niçin kapatıldılar? Bugün ilk ve orta öğrenim okullarında neden İzcilik sağlıklı olarak yapılamıyor, hatta üniversitelerdeki İzcilik faaliyetlerinin başarı durumu nedir?"
Ayrıca, isimleri-başlıkları yabancı lisanda kullanınca değeri artmıyor bilginin ya da sistemlerin. Fakat bazı çevreler, bu yolla süslüyor 50-100 yıllık sistemleri ve yeni bir şey keşfetmiş gibi satmaya çalışıyorlar. Malum, başta eğitim-öğretim kurumlarımız, yıllardır eğitim-öğretim konusunda epey geri bırakıldılar! Yaparak-yaşayarak öğrenmeyi de yeni keşfetmiş olabilirler...
Modern eğitim sistemlerinin daha bir çok türlüsü var dünyada: Alman'ı, Japon'u, Fin'i ... Dünya'da en son kullanıma gireni stem veya steam sistemi. Robotik kodlama eğitimleri de bu son sistemlerin alt parçası. Ama tabii bugünkü robotik kodlama dili değil 50 yıla, 5 yıla bile kalmadan değişiveriyor. Bugün öğrenilen-yazılan bir kodun, yarın işe yarar olması bile şüpheli. Ama yine de bu başlıklarla sertifika vermek "katılımcıların veya velilerin gözünü boyamak" açısından "eğitim tüccarları"na harika imkânlar sunuyor.
Eğitim, nasılsa elle tutulan bir şey değil. Sağlıklı bir ölçme-değerlendirilme yapılması da mümkün değil. Hatta eğitimde başarı göreceli bir kavramdır. Değerlendirme kıstasları, yere, zamana ve koşullara göre değişkendir.
Veli: "Demek ki, bizim çocuk aptal; başaramamış!"
Öğretmen: "İşlemediğimiz/beklemediğimiz yerden sordular."
Çocuk: "Hepsini doğru yaptım, galiba optik forma geçirirken kaydırmışım."
Sonuç değişmez tabii: "Zaman ve kaynak israfı = Başarısızlık"
Başarısızlığa ölçütü olmayan birçok bahane bulunur kolaylıkla. Da başarılı olmak daha da zordur. Hem bunun bahanesi de olmaz. Başarılı olanın hakkında neler denilir, ardından ne işler çevrilir kim bilir! Cadı kazanları kaynatılır, çivili fıçılar hazırlanır, kumpaslar kurulur... Of of ki ne of!
Burada da sonuç değişmez ve "başarı cezasız kalmaz."
***
Şimdi hepsini koyun bir tarafa!
Çağdaş düşünen velilere, okullara/eğitimcilere, kuruluşlara kısaca diyeceğim şu ki; İzcilik modern eğitim sistemlerinin tümünün babasıdır yahu! Onlar değişiyor-gelişiyorsa, İzcilikte değişiyor-gelişiyor. Yerinde durmadı ya! Son 5-10 yılda bambaşka kapılar açıldı, yeni boyutlara ulaşıldı Türk ve Dünya İzciliğinde.
Haydi gelin 21. Yüzyıl nesilleriyle, 21 Yüzyıl İzciliği yapalım!
Önce, yetişkinler olarak kendimizden mutlu olalım ve çevreye de mutluluk saçalım. Kendimizi her fırsatta ve her koşulda sürekli geliştiren İzci Liderleri olalım. Bunun için kuruldu TİB ve İzcilik Akademisi. Başarısı belli; gözle görünüyor, elle tutuluyor. Üstelik gönüllülük ilkesiyle çalışıyor bu insanlar.
Sonra çocuklara-gençlere "öğrenmeyi öğretelim", "doğru bilgiye ve becerilere ulaşmalarında rehberlik edelim", "topluluk bütününde başarmanın tadına varmalarını" sağlayalım.
Daha ne olsun yahu!
Gerisine de bırakalım çocuk ve gençler karar versin... Zira gelecek onlar!

Yorumlar

Popüler Yayınlar