Gençlik İşte

Mimar Sinan'ın 400. Doğum Yılı sebebiyle Marmara Üniversitesi Göztepe Yerleşkesinde yapılan sempozyumda koca mimar ve dahinin yıllar önce eserlerinin kubbelerinde kullandığı boşluklu rezonans sistemini araştırmak ve bir sunu ile anlatmakla görevliydim. Bu sistem hem kubbenin yükünü azaltıyor, hem de yapının iç akustiğini mükemmel destekliyordu.

Mimar Sinan'ın eserleri üzerine yıllarını vermiş değişik üniversitelerden gelmiş onlarca hocanın karşısında teklemeden, heyecanlanmadan sunumumu yapmıştım. Tek endişem seminerin sarkması sebebiyle Beşiktaş-Sakaryaspor arasındaki Türkiye Kupası maçına gecikiyor olmamdı.

Araştırmam 6 ay sürmüştü; fakat 60 dakikalık oturum bitmek bilmedi. Sorular, cevaplar ... uzadı da uzadı...

Maçın devre arasında İnönü Stadına ancak varabildim; kapılar-gişeler kapanmış. Stadın duvarları âdeta Bizans surları...

Devre arasında Boğaziçi'ni seyreden Sakarya taraftarlarına seslendim. O zaman kurucularından olduğum "Nehir Çocukları" yeni kurulmuştu, çoğu tanırdı beni. İnönü Stadının deniz tarafındaki tribününden aşağı sarkıtılan 10-15 metrelik yeşil-siyah bir kumaş pankartı halat yerine kullanarak ve dışarıdan tırmanarak stada girdim...

Beşiktaş'ı 1-0 yendiğimiz o gün, akademisyenlikle, fanatiklik ve Kara Muratlık (Fatih'in Fedaisi) arasındaki en hızlı geçişi sağlayan kişi olarak Guinness Rekorlar kitabına girmeliydim. Hem bir konferans salonu ve bir tribün dolusu şahidim de var...

Haa bir de, bir genç Çevik Kuvvet (o da yeni kurulmuş bir birimdi) mensubunun aşağıdan pankartı sallayıp önce beni düşürmeye çalışması ve tribündeki Sakarya seyircisinin tepkisi üzerine, halatı(!) gergin tutarak çıkışı kolaylaştırması ve aşağıya sarkıtılan pankart hizmetine karşılık benden istenen koluma takılı köfte-ekmek dolu poşetin genzi yakan kokusu var...

Biri bana, "Takım elbise, kravat ve makosenlerle, kolunda takılı kafa kıymasından yapılmış tükürük köftesi poşetiyle, ince kumaştan bir pankarta tutunarak İnönü Stadına tırmandım" dese inanmam...

Gençlik işte!