Adapazarı

Adapazarı kozmopolit bir yerleşimdir. Yöneticiler, belediyeciler bununla övünür. Türkçe hariç 16-17 ayrı etnik dil kullanıldığı tespit edilmiş Sakarya'da. Çok kültürlü olmanın bir sonucu mudur bilmem ama, "ne milletsin?" sorusu sıkça sorulur Sakarya'da. Köyler öylece tasnif edilir: "Boşnak köyü, Abhaza köyü" denilir. Yemekler öylece tasnif edilir: "Boşnak böreği, Abhaza pastası" denilir. Perma-kültür yaşamdır bu.

Fakat gel gelelim bunca kültür bolluğuna rağmen kültürel bir yozlaşmanın tam da göbeğindedir Adapazarı, ya da yeni ismiyle Sakarya şehri. Eğitim seviyesi düşük, görgü-kural yok, fanatik davranışlar sergilemek neredeyse moda olmuş, kahvehaneler her cinsten işsizle dolu. Gençlerin hepsinde bir akademisyen havası var, giyimler tarz, konuşmalar şekil(!); ama üniversiteye gideni yüzde 20'lerde. Çark Caddesi'nde sin-kaf'lı küfür etmeyene "Hafız" denilmiyor herhalde... 


Tarihi son geçirdiği depremle sınırlıdır Adapazarı'nın.


25-30 yılda bir Adapazarı tarihinde yeni bir sayfa açılır. Her açılan sayfa bir-iki sayfa öncesini siler süpürür. Tarihçi akademisyenleri, yetkili belediyecileri de bundan nasibini alır. Sanırlar ki; Adapazarı Manavlar tarafından kurulmuştur, tam bir Müslüman şehridir. Eski Rum kilisesinin yerinde imam-hatip okulu görünce mi böyle olundu bilmem. Kent Müzesi, İl Müzesi yoktur Adapazarı'nda; kentsel-toplumsal hafızası olmayan bir şehirde normaldir bu durum. Zira üç nesil öncesi şimdiki duruma, konuma uymaz. Bunca göç alan şehrin bir o kadar da göç vermiş olduğu unutulur. Uzunçarşı'daki binalar renk renk boyanınca mimari özellikleri kaybettirilir. Renkleri konuşulur olur.

1900'lerin başında, Ağa Camii'nden sonrası, kuzeye doğru sağ taraf Ermeni, sol taraf Rum mahalleleridir. Bu mahalleler isimlerini dahi Cumhuriyet döneminden alır: Cumhuriyet, Kurtuluş, İstiklal, Sakarya... Çarşı ise Orta Mahalle'dir. Her milletin ortak kullanımındadır. Birlikte yaşanılan pazaryeridir... Perma-kültür yaşamın ortak alanıdır.
Jüstinyen Köprüsü (Beşköprü) 1500 yıldır direnen Adapazarı'ndaki tek yapıdır. Roma-Bizans yapısıdır. Ama gözden ırak bir yalnızlık içindedir. Mostar Köprüsü bilinir de, Beşköprü bilinmez. "Eski Vali Konağı neredeydi?" diye sorsanız doğru cevabı zor alırsınız. Kent Park'taki eski baca uzantısı, Çark Mesire'deki harabe su terazi kulesi bile yıllardır âtıl bırakıldı, terk edildi...

İnsanlar bilinçli(!) bir dayatma ve yozlaşma içindeyken, siz kalkmış Adapazarı'ndaki eski Ermeni okullarını, Bizans yapılarını gündeme taşıyor, tarihe ışık tutuyorsunuz. O ışık karanlığa alışan gözleri kamaştırıyor haliyle. Yoksa "Sakarya Suriyelilerin Vatanıdır" diyenleri aptal mı sanıyorsunuz; değiller. Fakat cahiller, yaşadığı şehrin tarihinden bihaberler ya da bizim aklımızın ermediği son derece bilinçli bir işin içindeler. Normaldir 2-3 yıl sonra Atatürk Stadı'nın yerini de bilememeleri.

Şimdi ne yapacağız? Durum bu diyerek tarihten, gerçekten vaz mı geçeceğiz? Kendi büyük büyük babasının ismini bilmeyenlere kızıp şehirden, kendimizden, geçmişimizden mi kopacağız!? 30-40 yılda bir doğal olarak kopuyoruz zaten. 


Daha fazlasına taviz vermeyelim. Beşköprü gibi yalnız kalsak da zamaneye direnelim...

Yorumlar

Popüler Yayınlar