VLEYBL+


Pazar pazar başka işim yok mu benim?

Yok valla!
***
Sabahın köründe kalktım yine... En son Muhammet Ali-Joe Frazier maçına kalkmıştım ki o zaman daha 10 yaşımdaydım. Sahura kalktık sanmıştım da aç açına niyetlenmiştim...
***
Şimdiden ilk iki seti aldık bile... İkinci set sonundaki engin düşüncelerim şöyle:

Bulgaristan maçında değişen tek şey güleç İtalyan erkek hakem yerine, somurtkan Güney Koreli kadın hakem... Yine bol bol servis kaçırıyoruz. Rakipler puanlarının yarısını bizim direkt hatalarımızdan almaya devam ediyor. Ama sonuçta yine kazanan biz oluyoruz.

Hakkını yemeyeyim; Santorelli, hata yapan Güney Koreli kadın hakeme iyi efelendi ve hakeme hatasını kabul ettirdi.

Böylece Santorelli'nin LGBTIQ+ olmadığını anladık. Yoksa ne bileyim; çok oynak(!) biri gibi geliyordu bana. Haksız mıyım!? Takım her şampiyon oluşunda kızların içinde kıvırtıp duruyor! Biz alışmışız Fatih Terim misali maço teknik direktörlere, kaldır yumruğunu havaya yeter! O ne öyle her "erik dalı gevrektir" çaldığında kıvırtmak?! Bir İtalyan erkeğine yakışır mı Allah aşkına!!! Hiç mi Biscolata reklamı seyretmedin Santorelli!?

Neyse ki Santorelli bugünkü tavrıyla kendini ispatladı.

Fakat o kadın hakem kuleden aşağı inmeye üşenmese, iki vuruşta Santorelli'yi yere sereceğinden emindim. Tabii hakem de olsa Uzakdoğu kültürüyle yoğrulmuş bir kadın; ufak-tefek, kızgın-ateşli bir erkek görünce aşırı saygılı olup alttan aldı. Batılı bir kadın olsa car car cevap yetiştirirdi aşağıya.
***
Yahu bizim voleybol federasyonunda da hiç akıl yok yani! Paris 2024'e, olimpiyatlara gideceğiz diye taa Japonya'ya gitmişler. Oysa Belçika'dan Paris bir atımlık yol. Brüksel'den Paris'e geçiverselerdi ya! Hayır; özel uçağın olur istediğin yere gidersin. Ama lüks trenle en çok bir buçuk saatte gidilecek yere de tarifeli uçakla Japonya üzerinden saatlerce uçarak gidilmez ki! Hem de ekonomik sınıfta... Havaalanı transferlerini de sayarsak resmen eziyet! Brüksel'den Paris'e yürüyerek gitsen daha az eziyet çekersin!

Haydi bizimkiler şaşkın da Bulgaristan'a ne demeli? Bulgarlar da benzer bir şaşkınlık içinde bizimkilerin peşine takılmış, Japonya'ya kadar gitmişler, Tokyo'nun göbeğinde "Paris'e nasıl gideriz?" diye bizimkilere soruyorlar iyi mi!?

Ey Bulgaristan! Biz size su vermeyiz be Komşi! Ne Paris'i!? Belene Kampı'nı unutmadık daha! Şipşak sersem ederiz sizi... Karakurt Ebrar oynasa sizi orada hastanelik de ederdi. Dua edin, bugün Ebrar yok takımda, dünkü Porto Riko maçında üst üste 4 ace yapınca utanmış, çıkmamış sahaya... Bugün kendi hatalarımızdan verdiğimiz üç-beş sayıya sevinmek yeter size!

Ama insanlık yine ben de kalsın, size yolu tarif edeyim:

Paris'e gitmek için Japonya'dan güney istikametini takip ederek aşağıya inin; Tazmanya'dan hafif sağa dönün, dimdirek devam edin. Antarktika'ya gelince çatalın solundan rampaya doğru çıkın Paris tam karşınıza çıkacak. Başarılar!
***
Tabii Santorelli de Ebrar'ın yokluğunda efelendi bugün kendince. Yoksa Ebrar varken efelenmek ona düşmezdi...
***
Size bi' şey diyeyim mi? Bizim kadın voleybolcular bana acayip güven veriyorlar. Çekiyorlar altlarına daracık şortu, umurlarında mı dünya! Gelene 3, gidene 3... Helal olsun!

Az daha çalışsalar 4 de yaparlar! Ama 3'le yetinmeyi iş edinmişler bi kere! Daha fazlasında gözleri yok.
***
Ben bunları yazarken maç yine 3-0 bitti. Yahu bu kadınlar çıldırtacak beni! Tam "seyredeyim bari ayıp olmasın" diye çayımı alıp oturuyorum, çay bitmeden maç bitiyor. Olmaz ki! Kadın dediğin ağırdan alır biraz... Yok yok, bunlar değişik! ❤

Yorumlar

Popüler Yayınlar