YERLİYİZ, YEMEYİZ!

Adapazarı ile özdeşleşen kabak "kirli beyaz" renklidir, görselde yer alan dışı turuncu ve basık yapılı olan bu kabak -hatta Nasrettin Hoca'nın kavuğu- şekilli figüratif yapı ile bir ilgisi yoktur.

Adapazarı Gar Meydanı'na kondurulan ucube (Sanat: Estetik dışı, orantısız, çirkin olan; TDK Sözlük: Çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan) yapıyı Yerel Kültür Derneği üyeleri beğenmişmiş!

Biz uzaydan geldik ya! O nedenle beğenmedik!

Ayrıca Yerel Kültür Derneği ne demek? Adapazarı yerel kültüründen bu kadar mı uzaklaştı da Yerel Kültür Derneği kuruldu. Sakarya'daki Çerkezler, Arnavutlar geleneksel-yöresel değerlerini korumak ve yaşatmak için dernekleşir anlarım; Sakarya'daki Erzurumlular, Hataylılar benzer amaçlarla dernekleşir anlarım; Sakarya'daki mübadele muhacirleri, göçmenler, vatandaşlık alan mülteciler filan dernekleşir anlarım. Fakat o yerin temel unsuru olan, yerin sahibi, yerlisi neden bir dernek kurar anlamam. Belediyeler, kaymakamlıklar zaten Sakarya'ya, Sakaryalılara yerinde hizmet etmek için varken derneğe ne gerek var!? Haydi gidişattan memnun olmayan yerli halk dernekleşti diyelim; amaç "keşkek dövmek-karıştırmak", "kabak satmak" mı olmalıdır; yoksa yerel, bölgesel kültürel-folklorik değerlerin bir tasnifini yapmak, bunları araştırmak, incelemek mi olmalıdır?

Sadece birbirini pohpohlamakla, durduk yerde şişinmekle yerel/bölgesel kültüre sahip çıkılamaz. Kaldı ki kültür değişken bir kavramdır. Zamana, teknolojiye, ulaşım ve iletişim imkânlarına göre değişir. Bugün bir hanede halis köy tavuklu keşkek pişiriliyor ve yeniliyor ise yerel kültür "yaşıyor" demektir. Dernek üyeleri tarafından keşkek pişirilip dağıtılıyorsa yerel kültür "anılıyor" demektir. Anma törenleri de ölen-kaybolan şeyler için yapılır, yaşayan-var olan şeyler için değil. Saatlerce keşkek dövülen/karıştırılan bir toplantıda dağıtılan keşkek tabaklarının çoğunun neredeyse hiç dokunulmadan çöpe gittiğini de görüyoruz. O halde bu kültür inatlaşması, kültür dayatması nedendir? Kalabalıklara hazır keşkek dağıtmak değil, ailelere keşkek yapmayı öğretmek gerek. Amaç o zaman hâsıl olur.

Gelelim belediye eliyle her yerde açılan gecekondu kulübe dükkânlara! Az ileride şekerci-helvacı dükkânları var, Adapazarı ile özdeşleşmiş 70-80 yıldır hizmet veriyorlar; kabak ürünleri satan dükkânlar var, 20-25 yıldır kabaktan mamul çeşitli şekerlemeler üretiyorlar. Kira, stopaj, elektrik, su, maaş, vergi, ÇTV vs. ödüyorlar. Belediye bunlara kolaylık sağlaması gereken yerde kalkıp bunlara şehir içinde rakip oluyor, mevcut müşteriye ortak olup, piyasayı kırıyor. Sadece kabakçılar için değil; sütçüsü, balcısı, kasabı, manavı, yumurtacısı, fındıkçısı için de böyle. Belediye gıda satan -hatta kitap satan- esnafla yıllardır ciddi ciddi rekabet ediyor ki bu belediye hizmetlerinde yoktur. Haa fiyat farkı olur anlarım, belli kişilere gerekirse tamamen ücretsiz verirsiniz anlarım.

Gidip Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş, Kızılay, Konak meydanlarında yer edinir, oraya koyarsanız kabak şekilli dükkânları ve Sakarya'nın kabak, süt, yumurta, et, fındık, bal vs. ürünlerini "54" markasıyla satarsanız, kalitesi ve ucuzluğuyla anılan bir marka oluşturursanız anlarım. Otoyol üzerindeki servis ve dinlenme parklarına koyarsanız kabak şekilli dükkânları gelen-geçen yolcuya yerel ürün satışı yaparsanız anlarım. Bunların yapıldığını görürsem; takdir eder "Helal olsun Hafız!" bile diyebilirim.

Fakat otoyol üzerinde benzer işletmeler var zaten. Hatay'ın, Urfa'nın, Kars'ın, Antalya'nın hatta Kavala'nın, Selanik'in yerel ürünleri satılıyor. Yok yahu bunların hepsi Sakarya ili sınırlarında satılıyor. Bakmayın tabelalarında Yöresel Ürünler Satış Mağazası yazdığına; hangi yerel, hangi yöre belli mi!? Çin malı ürünler bile satılıyor buralarda! Denetim var mı yok, zira serbest piyasa ekonomisi var!

Peki belediyeler neden ve hangi amaçla serbest piyasa ekonomisine müdahale eder. Ekmeğin, sütün, yumurtanın temel gıda ürünü olarak Belediye eliyle satışı bir nebze kabul edilebilir; Fakat dükkânlarda, marketlerde satılandan bilimsel olarak daha sağlıksız olan çiğ sütü aynı fiyata satmak nasıl izah edilebilir bilmiyorum. Ambalaj yok, aracı yok, şehirler arası nakliye yok, hatta pastörize etmek dahi yokken market markaları ile aynı fiyattan süt satmanın mantığı nedir?

Tunceli'nin komünist belediye başkanı "Ovacık" diye bir marka çıkartıyor da, Sakarya'nın iş bilir belediye başkanı neden "54" diye bir marka çıkartmasın, internetten tüm dünyaya satış yapmasın, kazanılan geliri belediyeye aktarmasın, içme suyunu, şehir içi ulaşımı neden ücretsiz yapmasın!? Bir komünist başkan kadar da olamayacak mı bizim başkanlar!?

Yerel Kültür Derneği'ne sormak isterim; diğer illerdeki ve hatta ülkelerdeki Sakaryalıların öz benliklerini kaybetmemeleri, öz kültürlerini unutmamaları için nasıl bir çalışma yapmıştır? Sakarya'da görülen yabancı kelimelerle dolu tabelalar için bir çalışma yapmışlar mıdır, mesela Tığcılar ya da Yenidoğan mahallelerinin, Donatım Park'ın Arap kültürü tarafından ele geçirilmesine karşı neler yapmışlardır? Sakarya'nın yerel ürünlerini tanıtacak şekilde gelenekselleşecek bir festivalin düzenlenmesine ön ayak olmuş, ulusal medyanın ilgisini bir miktar bile olsa bizim beldelerimize, şehrimize çekebilmişler midir? Renkli, hareketli görsellerle desteklenmiş bir tanıtım kampanyası yapmışlar mıdır? Kabak, mısır, patates ürünleri, ıslama köfte vs. üzerine bir standardizasyon çalışması yapılmış mıdır? Yeri gelmişken sormak isterim, bugün bir çatal ucunun yarısını doldurmayan büyüklükteki köfteler Sakarya'nın hangi dönemine ait mutfak kültürünün olumsuz uzantısıdır? Savaş veya yokluk zamanlarında Adapazarı köfteci esnafının sattığı köftelerin büyüklüğü hiç bu denli küçülmüş müdür? (Cidden merak ettiğim için soruyorum: Islama köftenin bir porsiyonu kaç gram ve kaç adet köfteden oluşur, bir porsiyon köfte kaç dilim ıslama ekmekle servis edilir? Ekmeğin ıslama olma özellikleri akademik olarak belirlenmiş midir? Piyaza ve kabak tatlısına Sakarya'da tahin dökülür mü? Antalya yöresinin icatları neden gelip bizim buranın mutfağını etkiler, bozar? Yoksa bunlara karar veren üçüncü nesil, üç-beş esnaf-tüccar mıdır? İçlerinden kaçı gastronomi veya servis konusunda eğitimlidir? Bu işletmelerde gıda mühendisleri veya başka gıda uzmanları çalışıyor mu? Sektörel denetlemeler tam ve düzenli olarak yapılıyor mu?)

Yerel belediyelerin, yerel kültür derneklerinin yerli kültürü destekleyen benim aklımın almadığı konularda veya hiç bilmediğim alanlarda başka ne gibi çalışmaları vardır?

Demeyeyim diyorum, fakat demeden duramayacağım: Bu kadar belediyeciliği Ayakkabıcılariçi'nden ya da Bakırcılariçi'nden çıraklıktan yetişmiş herkes yapar. Uzunçarşı'ya çıkmaya veya banka kurabilecek kadar işi bilen esnaf-tüccar olmaya gerek yok.

Tabii aldığı muazzam göç ile hızla kalabalıklaşan (büyüyen-gelişen değil; sadece kalabalıklaşan) Adapazarı veya Sakarya merkezinde yerli halk azınlığa düştü ve yerli müşteri tarafından sürekli olarak yapılan kalite-fiyat denetimleri 1999 Depreminden bu yana yapılamıyor. Arz-talep dengesi 20 yıldır bozuldu. Şöyle ki; 6 adet büyük boy köfteden oluşan, 4 dilim ıslama ekmek ve piyazlık doğranmış kuru soğan, ızgara edilmiş domates-biber üçlüsü ile servis edilen bir porsiyon ıslama köfteyi, köfteleri 1/3 boyuta düşürüp, adedini ise 10'a çıkarmakla yapılan tatlı su kurnazlığını anlamayacağımızı sanan, 4 dilim yerine 3 dilim ekmekle, soğan-domates-biber üçlüsü olmadan servis etmeye kalkan yeni nesil köfteciler bizi kandıramaz. O köfteyi biz yemeyiz.

Kabak da tarlada, pazarda, markette olur; haydi bilemedim, lokanta, otel girişlerinde filan sergilenir. Gar meydanının ortasına orantısız bir kabak figüründen oluşan ucube bir dükkân oturtmayı da haliyle yemeyiz... ***
1- Adapazarı ile özdeşleşen kabak "kirli beyaz" renklidir, görselde yer alan dışı turuncu ve basık yapılı olan bu kabak -hatta Nasrettin Hoca'nın kavuğu- şekilli figüratif yapı ile bir ilgisi yoktur.

2- Aile alt-üst soy kaydım 1842'de Adapazarı-Semerciler mahallesinde yerleşik Müslüman bir aileden geldiğimi resmen gösteriyor.

Yorumlar

Popüler Yayınlar