MATERYALİZM, İDEALİZM, SKAUTİZM



MATERYALİZM İLE İDEALİZM AYRIMINDA İZCİLİK

Felsefede iki ana çizgi vardır: Materyalizm ve İdealizm. Gelin, şimdi bunlar üzerinden izciliğe derinlemesine bir bakalım.

Somut ve maddi olanı, soyut ve manevi olandan daha öne koyan, daha öncelikli gören ve soyut ve manevi olanın somut ve maddi olandan çıktığını söyleyen düşünce biçimlerine materyalist adı verilir. İdealist ise anlaşılacağı üzere bunun tersidir. Yani soyut olanı somut olandan daha öncelikli gören, maddi ve somut olanın, manevi ve soyut olandan çıktığını söyleyen düşünce biçimlerine idealist adı verilir.

Materyalizm ve idealizm arasındaki bir başka önemli fark şudur: Materyalizm dış dünyanın gerçek olduğuna ve araştırma sonucu anlaşılabileceğine inanır. İdealizm ise, akımdan akıma değişmesine rağmen pek çok durumda bu iki noktanın en az birine karşı çıkar. Yani ya dış dünyanın gerçek olmadığını veya istesek de tam olarak anlaşılamayacağını söyler. Ya da ikisini birden…

Tarih boyunca felsefede bu iki çizgi -materyalizm ve idealizm- çarpışmıştır birbiriyle. Fakat bilimsel ve teknolojik buluşların yol açtığı Sanayi Devrimi neticesinde yaşanan büyük değişimle başlayan Bilim Çağı süreci ve Fransız İhtilali ile başlayan Avrupa’daki halkçı özgürlük arayışları, materyalist düşüncenin egemen olduğu dönemde büyük ivme kazanmış, idealist düşünceden uzaklaşılmıştır. 18. yüzyıl ve sonrasında bilim dünyasında materyalist bir dünya görüşü hâkimdir. Kısacası, bilim materyalisttir. Hatta din olgusunu ve ahlakı, maneviyatı küçümser. Buna rağmen, özgürlük arayışları en çok idealist düşünce biçimi üzerine inşa edilmiştir. Çünkü cahil, eğitimsiz halk kitlelerini harekete geçirmek için materyalizm tek başına yeterli değildir. Bazen şovenist (aşırı milliyetçilik), bazen din/mezhep bazlı taşlar, umut vadeden diğer süslü idealist taşlarla birlikte, materyalist hedeflere giden yollara her zaman ustaca döşenmiştir.

Bahsettiğimiz materyalist felsefi düşüncenin alt katmanlardaki siyasi ve toplumsal uzantıları, tabii ki pek çok davranış farklılığı gösteriyor. Materyalist düşünce sistemi, kendi endüstriyel dokumalarını satabilmek için Asya sömürgelerindeki el dokumacılarının parmaklarını kesmekten, kendi günlük ikballerini sağlamak amacıyla kölelik sistemini savunmaktan, daha çok silah satabilmek için halkları birbirine düşürmekten, çıkar ve statü sağlamak uğruna dini, siyasi, askeri, iktisadi, edebi her türlü gücü acımasızca kullanmaktan çekinmeyen vicdansız/zorba zümrelerin ekmeğine her dönem yağ sürmüştür. Dünyada bilinen tüm ekonomik sistemler materyalizm üzerine yapılanmıştır.

Materyalistlerin esas gücü, birçok -izm’i olduğu gibi, idealizmi de kendi emelleri doğrultusunda kullanma becerisi göstermelerinde saklıdır. Materyalizmin toplum üzerindeki maddiyatçı yansıması, üretim-tüketim hedeflerine ulaşmak için herkesi ve her şeyi kullanmaktan çekinmez. Bu da, yine -izm’lerle ifade edilen birbirinden farklı ekonomik düzenleri oluşturur ve çeşitli sosyopsikolojik tanımların yapılmasına yol açar.

Felsefi terimlere yabancı pek çok kişi için materyalist sözcüğü, “maddeye, paraya, pula, şöhrete ve haz almaya çok düşkün olan kişi” demektir. İdealist ise bu kişiler için, “amaçlarına ve ideallerine bağlı, yüce amaçlar ve sebepler için yaşayan, günlük zevkler için bunlardan ödün vermeyen kişi” demektir. Bu iki kelimenin günlük kullanımda bu tür anlamları olduğu da gerçektir, ama herkes bilmelidir ki felsefi terim olarak kullanıldığında bu kelimeler başka anlamlar ifade etmektedir. Öte yandan materyalist düşünce tarzı tabanda sergilediği acımasızlıkla tarih boyunca çeşitli felsefi akımların saldırısına uğramıştır. Zira materyalizm önüne çıkan her şeyi kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanma eğilimindedir ve idealistler bu tutuma hep karşı durmuş, isyan etmiştir.

Eh tabi İzcilik de materyalistlerin zaman zaman kullanmak istediği sistemlerden biridir! Aslına bakacak olursak izcilik de materyalist düşüncenin ürettiği, çocuk ve gençlere son derece cazip gelen bir sistemdir. Fakat izcilik içinde pek çok içrek idealist unsura yer verilir. Bu yönüyle de herkes için çok daha kullanışlı olan gizil bir hâl alır.

Evrensel anlamda idealize edilmiş bir yaşam şekli öngören izciliğin kendine özgü bir felsefesi vardır. Her gün karşılıksız bir iyilik yapmak, her koşulda ve gönüllülük ilkesiyle topluma yardımcı ve yararlı olmak, izcilik içinden topluma önderlik yapabilecek donanıma sahip, eğitimli, bilgili, kültürlü, görgülü, becerikli, iyi insanlar, iyi vatandaşlar yetiştirmek, yaparak-yaşayarak öğrenmek, kendinden önce içinde bulunduğu toplumu düşünmek, her zaman ve her tür canlı için temel yaşam hakkından ve doğal yaşamın seyrinden yana olmak… Bunları yaparken; çok yönlü düşünmek, empati yapmak, anında pratik çözümler üretmek, azimli, hoşgörülü, dürüst, ahlaklı ve adil olmak, her şeye karşı daima hazırlıklı olmak, itidalli davranmak, kanunlara uymak, elden gelenin en iyisini yapmak, azla yetinmek, paylaşımcı ve eşitlikçi olmak, manevi inançlara saygı duymak gibi pek çok erdemi kullanır.

Bu haliyle izcilik, müthiş derecede insanidir ve idealist bir düşünce ve uygulama metodu ortaya koyar. Fakat fazla idealize edilen ve yükseğe konulan bir izcilik de toplumun ihtiyaçlarından kopar, kuruluş ideallerinden uzaklaşır, kurallar, kaideler, ritüeller arasında şekilci bir anlayışa bürünür. Üniforması en temiz ve ütülü olan, ritüelik törenlerde yer alan metinleri okumada ezberi en güçlü olan en iyi izci (!) sanılır. Böylece birbirini tekrarlayan, üretimden ve gelişimden uzaklaşmış bir izciliğe varılır. İzcilik o kadar yüceltilir ki bir nesil sonra doğru-düzgün yapılamaz bir hâle dönüşür. Örneğin izci fularına “namus-şeref” yakıştırmaları yapılır, milli bayrak değeri verilir. Kaldı ki fular acil durumlarda kullanılabilecek üniformaya ait basit bir aksesuardan öte bir şey değildir. Yerine göre yırtılır, sargı bezi olur, yaraya basılır; yerine göre turnike atmada kullanılır; yerine göre ayak bileğine ve tabanına sarılır, yerine göre gölgeliktir. Mecbur kalındığında izci fularının mendil olmayacağını ya da makarna süzgeci yerine kullanılmayacağını kim bilebilir?

Diğer yandan idealist düşünce sistemi izciliği git gide üniter, ütopik, kasvetli, sıkıcı, ezberci bir hâle sokar ve insanları izcilik yapamaz duruma getirir. Bilindiği üzere izcilikte en çok küçük çocuklarla çalışılır ve bu çocukların eğitim kadar eğlenmeye de, oynamaya da ihtiyacı vardır. Fazlaca idealize edilen izcilik, nihayetinde militarist-despot bir yapıya bürünür ve izcilik paramiliter bir görünüm alır. Barışın elçisi olması gereken izciler, savaş çığırtkanı olur. İzcilik tarihinde bunun da -tekrarı asla istenmeyen- örnekleri pek çoktur.

Çocuk ve ergenlerin materyalist veya idealist her türlü aşırılıktan olumsuz etkileneceği aşikârdır. Bu sebeple izcilik titizlikle ele alınmalı, plan, program, proje ve uygulamalar hassas bir dengede yürütülmelidir. İzci liderlerinin nitelik kriterleri de bu bağlamda son derece önemlidir. İzci kuruluşları daha seçici olmalı, her başvuran/isteyen kolayca izci liderlik sertifikası sahibi olmamalıdır. İzci liderlik eğitimlerinde izciliğin sosyolojik yapısını, ihtiyaçlarını konu edinen ve inceleyen yeni dersler konulmalı, bu konuda konsantre konferanslar, seminerler verilmeli, odak merkezinde liderlik çalıştayları yapılmalıdır. Netice itibarıyla her izci, kendi izci liderinin izinden yürüyecektir. İzcilere rol model olacak izci liderlerinin nitelikli ve erdemli olması elzemdir.

Bugünün idealist izcileri de 21. yüzyılın modernlik anlayışı ve teknolojik koşulları içinde izcilik ideallerine ulaşmak için sıklıkla materyalist araçlar kullanmıyor değiller. İzciliği yaygınlaştırmak amacıyla yapılan yayın ve reklamlarda, kamp yapmak; kuş sesleri içinde keyif çatmak; kamp ateşi başında şarkı söylemek; balık tutmak; eğlenmek; üretimci, sosyal ve popüler olmak öne çıkarılır. Bunlar ve benzerleri izciliğin materyalist yanıdır. İzciliğin vitrinine hep bunlar konulur.

İzciliğin idealist yanı ise kamp yaparak, savaş ya da doğal afet gibi zorluklara karşı daima hazırlıklı olmayı; kuşları seslerinden ayırt edebilmeyi; kamp ateşi başında birbirine yeterek sosyalleşmeyi; balık temizlemeyi, pişirmeyi; daima en iyiyi üretmek için hayat boyu eğitimi ve beceriler geliştirmeyi, toplumu pozitif yönde ve sürekli geliştirmeyi, izcilik faaliyetleri ile bireyleri biyopsikososyal yönden desteklemeyi öne koyar.

İzcilik, bireylerin fiziki ve bilişsel gelişmesini önemser, fakat bunun takım oyunu ve grup başarısı ile sağlanmasını ister. Adil ve hoşgörülü bir yaklaşımla herkese eşit başarılı olma fırsatı tanır. Bireysellikten çok toplumculuğu öne çıkaran “oba sistemi” içinde çalışır. Obalar arası rekabet teşvik edilirken, bireysel rekabete izcilikte izin verilmez. Ortak akıl, ortak fayda ve topyekûn aydınlanma öncülenir. İzcilik ateşi herkes için yakılır, hangi oba/birim ateşe ne kadar yakınsa, o kadar ısınır ve aydınlanır.

İzciliğin müsabakası, hakem heyeti, jürisi yoktur. Zira izcilik bir spor ya da yarışma dalı değil, hayatın her evresine, her koşul ve ortamda yansıtılacak bir aktif yaşam biçimidir. İzcilik anlık başarılarla ölçümlenemez. Felsefesi, prensipleri, andı, töresi, tüzükleri toplumsal erdemler üzerine kuruludur ve en belirgin başarı ölçeği zamandır. Bu nedenle izcilikte bir aşama/kıdem sistemi vardır.

İzcilikte “zafer kazanmak”, “kahraman olmak” kavramları genel bilindik anlamlarından farklıdır. Mesela, yarışmalar obalar arasında, takım adına yapılır, kişiler arasında yarışma olmaz. Zafer; kimsenin kaybetmediği durumlarda kazanılan bir şeydir, zafer sevinci dahi ölçülüdür. Kahraman olmak; başka varlıkların hayatını kurtarmakla mümkün olacağı gibi, başkalarının hayatına katılan müspet değerlerle, çevreye verilen memnuniyetle, izcilik içinde gösterilen üstün emek, özveri ve çabayla da mümkündür, genel olarak süreklilik arz etmelidir. İzciliğin kahramanları, çoğu zaman kahraman olduğunun farkında değildir. Çünkü her zaman için bir öncekinden daha iyisini yapmakla, geliştirmekle meşguldür. Bu da sürekli devinim (hareket) içinde olmakla mümkündür. Bu sebeple izcilik bir “hareket” olarak isimlendirilir.

İzcilikte ceza yoktur, ödül sistemi vardır. Fakat en büyük ödül de küçük bir arma ya da rozettir. Öyle altın-gümüş-bronz madalyalar filan dağıtılmaz izcilere. Gerçek izcilikte hiç kimse birinci, ikinci, üçüncü olarak ilan edilmez, bireysel başarı sıralaması asla yapılmaz. Her izci, kendi seçtiği aşamaya ait izcilik kazanımlarını izci lideriyle/rehberiyle/danışmanıyla birlikte belirleyeceği makul bir sürede tamamlar ve başarıya ulaşır, armasını-rozetini kazanır.

İzcilik gönüllü olarak yapılan bir harekettir. Kimse izci olmaya, faaliyete katılmaya mecbur edilmez, içten gelen bir istekle izci olunur, izcilikte kalınır.

İzcilikte liyakat esastır. Kolaycı materyalistler, süreç içinde liyakat sahibi olamayanlar izciliğin doğal işleyişi içinde durağan kalır veya elemine olur.

İzcilikte sadakat vardır, ancak bu sadakat kişiye değil, aşağıdan yukarıya doğru yapılanmış kurumsal bütünlüğedir. İzcilik ruhu, kişinin içinde olan bireysel bir bilinç hâli değildir. İçinde bulunulan oba/grup/topluluk içinde yaratılan ortak sinerji, ortak bilinç ve düşünce seviyesi izcilik ruhu olarak kabul edilir. Erken yaşlarda “oba ruhu” olarak isimlendirilir, en üst seviyedeki adı “Gilwell ruhu”dur. Her kademede sadakat, bu ruhun ortak paylaşımınadır.

İzcilikte aşağıdan yukarıya doğru demokratik olarak işleyen bir liderlik sistemi vardır. Aslına bakarsak, izcilikte tek bir liderlik vardır; o da, “obabaşılık” denilen oba liderliğidir. Zira izciliğin en üst kurulları dahi “oba sistemi” içinde çalışır. Küçük yaşta obabaşı sorumluluğu alan bir izci, izcilik içinde geçiş yaptığı her yaş basamağında çocuk/genç izci liderliğinin gerektirdiği liyakati basamak süzgecinden geçirilmiş aşamalar hâlinde edinir. Her üst basamağın süzgeci bir öncekinden daha ince yapılıdır. 20’li yaşlara bu süzgeçlerden geçerek erişildiğinde ise tecrübeli bir ünite izci liderinin yanında bir nev’i staj yaparak ünite yönetimi konusunda deneyim kazanır. Yetişkin bir izci lideri olarak ünite sorumluluğu almak istediğinde de bir danışman izci liderinin yardımıyla ünitenin sorumlu izci liderliğine başlar. Kısacası izci lideri, hiçbir liderlik aşamasında tek başına değildir ve izciliğin ön gördüğü oba sistemi daima devrededir. Bu sebeple izcilik içindeki en değerli liderlik seviyesi en baştaki obabaşılıktır. İzcilikte her şey oba ve obabaşılık üzerine inşa edilir.

İzcilik herkese açık bir faaliyettir. Bu sebeple materyalistler ve idealistler birlikte iç içe izcilik yapmak ve Türe (Adalet) Yolu’nda omuz omuza yürümek zorundadırlar. Haliyle materyalistlerin idealistlere, idealistlerin materyalistlere -karşılıklı alışveriş içinde- bir benzeşmesi olacaktır. Ancak burada önemli olan evrensel izciliğin kabul edilmiş kurumsal prensipleri üzerine kurulacak olan hassas dengedir.

İzciliğin temelini oluşturan evrensel/kurumsal prensipler tabii ki değişmez değildir, ancak 100 yıldan fazladır uygulanan izcilik geleneklerine ve içinde bulunulan coğrafyanın toplumsal göreneklerine son derece bağlı olan izciler bu konuda pek de istekli değildir. En başta dediğim gibi, “izcilik, hayatın doğal akışında seyretmekten yana taraftır.” Bu durumda şartlar olgunlaştığında değişim, değişim kaynaklı gelişim süreçleri kendiliğinden yaşanır. Acele etmekle, çok istemekle olmaz, değişim ve gelişim süreci (inovasyon) yıllara hatta nesillere yayılır. İzcilik tabii ki çağın gerekliliklerine bağlı olarak inovatif bir harekettir, fakat bu inovasyonu bugünden yarına beklemek yanlış olacaktır. Saat akrebi hızındaki değişim elbette 10 yıllar içinde görülebilir olacaktır.

Peki, izcilik teknolojik midir, teknolojiyi ne kadar kullanır?

20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana materyalist düşüncedeki izciler (özellikle batılı ülkelerde) geleneksel izcilikten iyice uzaklaşmıştır. Bugün durum öyle bir hâle gelmiştir ki, dört-beş yıllık teşkilat programında yer almasına rağmen çeşitli ekonomik ve güvenlik sebepleriyle bir moot (uzun süreli, çadır konaklamalı yürüyüş) ya da jamboree (uzun süreli, büyük, kalabalık izci kampı) gerçekleştiremeyen dünya teşkilatları, işi sanal ortamlarda kamp yapma kolaycılığına kadar götürmüştür. İzcilik kutu oyunlarıyla masa başında yapılan, online ortamda buluşan sayısal kalabalık ile övünülen farklı, garip bir hâl almış, özünden iyice uzaklaşmıştır.

Şu günlerde içinde bulunduğumuz Covid-19 pandemi döneminde de internet ortamında yapılan “sanal izcilik” faaliyetleri hız kazanmıştır. Oysa izcilik bir “hareket”tir, eylemler bütünüdür ve sanal ortamda yapılarak izciliğin ideal hedeflerine ulaşmak çok zordur. Ancak nitelikten çok niceliği önemseyen, yüksek kaliteli üretimden daha çok düşük kaliteli ürünlerle sürümden kazanmanın derdinde olan kolaycı materyalistler için ne gam!

İnternet ortamını kullanarak yapılan uzaktan faaliyetlerin yine de üretime yönelik bir yönü mutlaka olmalıdır. Bireysel bilgi ve yetenek gelişimini destekleyen bir izcilik kazanımı, edinilen bir beceri, sonuçta ortaya konan bir ürün/olgu yoksa, faaliyete katılan grubun topyekûn gelişimini destekleyecek bir proje veya program geliştirilemiyorsa, faaliyet sadece eğlenceye, gündeme bağlı sohbete dayalıysa, yapılana izcilik denilemez. Zira Dünya İzciliği, çeşitli kazanımlarla elde edilen “aşamalı gelişim sistemi”ni esas alır. Her aşama ortalama sekiz hafta sürer. Bir izci, aynı anda en çok üç aşamayı talep eder ve bunlardan birini tamamlamadan, bir başka aşamaya aday olamaz. Bunun anlamı şudur: En hızlı, en güçlü, en azimli, en akıllı izci dahi, bir izcilik yılı içinde, en fazla 12 izcilik aşama arması kazanabilir. 10 aşama arması ise bir kıdem armasına denktir. Kısacası kıdem yıldızları oturduk yerde yıl doldurarak kazanılamaz. Her basamak geçişinde, geçmişte kazanılmış aşamalara yeni üst seviye kazanım kriterleri eklenir ve önceki basamakta kazanılan aşamanın geçerliliği, yeni basamağa ait aşama kazanımlarını da tamamlamakla mümkündür. Bu sebeple, izciliğin hiçbir evresinde “ben tamamladım/yaptım” ya da “ben bitirdim/oldum” yoktur.

İzcilikte esas olan “biz”dir, yani obanın/topluluğun topyekûn gelişimi söz konusudur. Bu sebeple oba/topluluk içindeki herkes birbirine destek olmak durumundadır. İzcilikteki gerçek kazanım tam da budur aslında: Birlikte ve daima dayanışma hâlinde olmak.

İzcilik akran eğitimini önemser. İzci lideri izcilerin arkadaşı, kardeşidir; onların öğretmeni, komutanı, velisi değil. Bu sebeple, idealist izci liderleri ünite çalışmalarında sadece izcilerin de taktığı ünite fularını takar. Bir yerde, ünite çalışması esnasında liderlik fuları takan bir izci lideri görürseniz, bilin ki materyalist düşünceye yakındır. İzcilikte eğitim akranlar arasında yapılır, nesiller arasında değil. Akran eğitiminde kopukluk yaşanmaması önemlidir. Bu bağlamda ünite, grup veya toplulukların sorumlu liderlikleri (görevler) de yaş aldıkça liderler arasında elden ele verilir ve sürekli olarak yaşça büyük olandan küçük olana aktarılır. Böylece izcilikte herkes liderlik deneyimine sahip olabilir. Bu görev değişimleri, izciliği bir gençlik hareketi olarak tesciller.

Tabii maddi-manevi düşkünlükler izciliğe ket vuran unsurlardır. Şöyle ki, yavrukurt aşçılık aşama armasını kazanmak için tüm kazanım kriterleri karşılanmalıdır. İzciyi ve veliyi mutlu etmek ya da izciye/veliye kendini sevdirmek için iki yumurta kırana aşama arması verilmemelidir. Bu yapılırsa, öncelikle izcilikteki sembolik çerçeve ve Türe (Adalet) Yolu zarar görür. Bakın pek çok yabancı izci sitesinde para karşılığı satılan armalar var. Çaba harcanmadan kazanılmış armalardır bunlar, yoksa hiçbir gerçek izci emek vererek kazandığı armalarını para karşılığı satışa koymaz. Tabii bu satış işleminin veraset veya icra ile olması mümkün olsa da bugünkü genel görünüm bu değil, çoğu direkt sahibinden satışlardır, yani üzerinde bir emek olmadan alınmış armalardır. İnternet üzerinden yapılan bu uzaktan satışlar, koleksiyonerler için bugün ne bulunmaz bir fırsattır! Gitmediğiniz bir ülkenin, katılmadığınız bir faaliyetin, hak etmediğiniz bir aşamanın armasına sahip olmak geçmişte mümkün değildi. Günümüzde internet ortamı sayesinde izcilik materyalleri koleksiyonculuğu çok büyük bir hız kazanmıştır.

İzcilikteki yegâne ödül kazanılan arma veya rozettir demiştim. Başkaca alıp verilen bir materyal varsa, bunlar ödül değil, olsa olsa hediyedir. Tabii ki izcilikte hediyeleşme de önemlidir, fakat hiçbir hediye hak edilmiş bir armadan daha değerli değildir; ödül hiç değildir. Ve bir izciye bireysel özel ödül vermek, izcileri birinci, ikinci, üçüncü olarak ilan etmek izciliğin evrensel felsefesine aykırıdır. Ödül veya hediye, sadece en iyi işi çıkaranlara değil, faaliyete katılan herkese aynı ve eşit miktarda bölüştürülmüş olmalıdır. Bu sebeple bireysel hediyeler daha çok yeme-içme üzerine olur.

Bugün içinde bulunduğumuz pandemi koşulları öne sürülerek evrensel izcilik prensipleriyle taban tabana zıt düşecek şekilde, izcilik kökeninden gelmeyen isteyen herkesin katılabileceği uzaktan liderlik eğitimleri dahi yapılmaktadır. Oysa yaparak-yaşayarak öğrenim izcilik metodunun “olmazsa olmaz” bir parçasıdır. Sanal ortamda uzaktan toplantı, konferans olur; seminer, sunum olur; bayramlaşma, kutlama olur; -sınırlı da olsa- ünite faaliyetleri, aşama eğitimleri yapılır da; uzaktan izci liderlik eğitimi olmaz mı? Olmaz kardeşim…

Pandemi sürecinde uzaktan izcilik yapmak haliyle kaçınılmaz oldu. Ancak izcilik içindeki her şeyde olduğu gibi, bunda da bir denge olması gerekmez mi? Geleneksel tarzda yaparak-yaşayarak çaba harcamadan-emek verilmeden kazanılacak bir izci liderliği ne kadar değerlidir? Veya şöyle soralım: Ne kadar geçerlidir? Bana göre; sanal ortamda böyle bir uzaktan izci liderliği eğitimi yapmanın, izcilikten çok irticai/dini cemaatlere aidiyet duyan 400 kişiyi bir hafta sonu liderlik temel kursuna almaktan ya da para karşılığı sertifika dağıtmaktan hiçbir farkı yoktur. Uzaktan izcilik çalışması demek, uzaktan izci liderliği eğitimi verilebilir demek değildir. İzci liderliği önceden belirlenmiş bir yeterlilik kriterleri bütünlüğü içerir. Adayın eğitim içinde göstereceği uyum, tepki, düzen, disiplin vb. dikkatle gözlemlenir ve değerlendirmeye tâbi tutulur. Sertifika koleksiyonerlerinin, uzaktan dağıtılan izci liderlik sertifikalarını toplamaları, gerçek bir eğitimde hak edilerek kazanılmış liderlik sertifikalarının değerini düşürür mü, düşürmez mi bunu da yine süreç içinde gözlemlemek ve gelecekte değerlendirmek gerekir.

Her ne kadar materyalist düşünceye hizmet eden izcilik kuruluşları izciliği kolay ulaşılır ve kolay tüketilir bir yere koyuyor, oluşturdukları sosyal platformlarda izcilik doktrini konusunda idealistlerce yazılmış makalelerden çeşitli intihaller yaparak yol almaya çalışıyor, emek ve fikir hırsızlığı yapıyor olsalar da günümüzün modern idealist izcileri, tüm bu olumsuz girişimlere rağmen temel evrensel izcilik prensipleri ve Türk izcilik gelenekleri ile 21. yüzyılın çağdaş gereksinimleri arasında belli bir denge kurmaya çalışıyorlar. Evet, modern teknolojik gelişmeler izciliği şeklen değiştirebilir, değiştirecektir. Ancak Gilwell veya oba ruhunun zarar göreceği, izcilik metodunun tam uygulanamadığı yerler de vardır ve bunlar izciliğin kırmızı çizgisidir. İzcilik yapmak da hiçbir sınır yoktur, fakat izci lideri yetiştirilecek ortamların bir sınırı, bir nitelik baremi mutlaka olmalıdır.

Hatırlarsanız, geçtiğimiz aylarda açık öğretim yöntemi ile kimi üniversiteler bünyesinde psikoloji lisans eğitimi verilmek istenmesi, ilgili akademik ve mesleki kuruluşlarca nasıl da eleştirilmiş ve neticede Cumhurbaşkanlığı tarafından yürürlükten kaldırılmıştı. Pandemi koşulları bahane edilse bile uzaktan eğitimle izci lideri o-lu-na-maz! Olmasından yana olan izci toplulukları, izciliği kendi emelleri doğrultusunda kullanan materyalist düşüncenin popüler bir uzantısıdır. Tekrar belirtmekte fayda görüyorum: İzciliğin ana malzemesi çocuk ve gençlerdir; insandır. Bire bir temasla gözlemlenmeyen, yeterliliği ziyadesiyle ölçümlenmeyen kişilerin izci lideri olması ile psikolog olması arasında temelde hiçbir fark yoktur. 1970’li yıllarda duyulan ihtiyaçla verilen “40 günlük mektupla eğitim” neticesinde öğretmen olanların, eğitim sisteminin değerini nasıl düşürdüğü, Köy Enstitüleri’nin kapanmasıyla durağana geçen Türk eğitim sisteminin gerileme sürecinin başlangıcı olduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple, dengesizce yapılan bir "sınır tanımama" eylemine izcilik içinde de müsamaha gösterilmemelidir.

“Scouting without frontiers” sloganının Türkçe’deki en uygun karşılığı “engelleri aşan izcilik”tir; iyi niyetle tercüme edilmek istenmiş olsa da, “sınır tanımayan izcilik” ya da “sınırsız izcilik” diye bir şey Dünya genelinde yoktur ve gelecekte de olması mümkün değildir. Ayrıca “sınırsız izcilik”ten anlaşılan şey, İzci Ant ve Töresi’ne de uygun değildir. Tam tersine, izcilik pek çok sınırı olan bir harekettir. Yoksa her kuruluşta izcilik ana başlığı altında yer alan onlarca prensip, kural, tüzük, yönetmelik, talimat vb. neden veya niçin yazılsın! Tarih boyunca sınırsızlık arzusu anarşizm ve vandalizmden başka bir şey yaratmamıştır. Bu şekliyle sınır tanımayan izcilikte ısrar edilecek olursa, yaşanacak olan, kaos ortamından başka bir şey olmayacaktır.

Sonuç olarak; ikinci asrını yaşayan Türkiye İzcileri son yıllarda Türk izciliğine yakışır bir çerçevede, ancak Dünya izciliğinden de asla kopmadan yeni bir yapılanma süreci içine girmiştir. Birbirinden farklı Dünya İzcilik Teşkilatları, ülkemizde de değişik izcilik kuruluşları tarafından temsil ediliyordu. Öyle ya da böyle evrensel izciliğin temsilinde bir denge ve yeterlilik söz konusuydu. Ancak başka kuruluşların geçmişte sergilediği temsilde yeterlilik üzerinden kurulan bağlantılarla yapılan yeni girişimler ile izcilik adına yapılan peş peşe hatalar Türk izciliği adına üzüntü verici bir hâl aldı. Ne yazık ki, izciliğin idealist kısmını göz ardı eden kimi kuruluşlar, izciliği tamamen materyalist bir anlayışa bağlamış görünüyor. Bunu yaparken de idealist izcilerin söylemlerini birebir kopyalamaktan, başka kuruluşlara ait proje, fikir ve hatta makaleleri intihalden kaçınmıyorlar. Dürüstlük üzerine ant içenlerin böyle işler yapması izciliği en azından ucuzlatmaktadır. Bu durum, bugün için neresinden tutsak elimizde kalır, mazur görülebilecek hiçbir yanı yoktur. Çünkü genel olarak toplum, hangisinin doğru, hangisinin eğri olduğu anlamakta zorluk çekecek, ayrımın bilincine ulaşılana kadar ciddi bir kafa karışıklığı olacaktır. 

İdealist izcilik anlayışını benimseyen ve aktif olarak ünitelerde çalışan liyakatli izci liderleri, kendi izcilik geçmişleri içinde elemine olmuş materyalistlerin, evrensel izcilik prensip ve gelenekleri ile örtüşmeyen bu gibi sanal-masal göz boyama uygulamalarını iyi görmeli, iyi incelemeli ve değerlendirmeli, bunlar hakkında görüş beyan etmelidir. Unutulmasın! İzcilikte ben yoktur, biz vardır. İzcilik içinde “ben yaptım, oldu, bitti” olmaz; olursa ne olur? Ortaya, Türk izciliğine verdikleri zararlarla “affedilmeyecek izcilik federasyonları” çıkar.

İzcilik kurulduğundan bu yana, daha çok “usta-çırak ilişkisi” içinde yapılagelmiştir. İzcilik çocuklar için bir oyunsa da, izci liderleri için çok ciddi bir uzmanlık ve sorumluluk sahasıdır.  Bu sebeple izci liderlik eğitimleri, taa obabaşılıktan başlayarak büyük bir ciddiyetle yapılmalıdır. Yetişkin izci liderlerinin ahbap-çavuş ilişkisi içinde yeterince ciddiye almadığı, tahtalı eğitimci liderlerin kafasına göre takılmayı tercih ettiği bir izci liderlik eğitimini, genç izcilerin ciddiye almasını beklemek büyük bir hayalcilik olacaktır. Zira her yeni nesil, bir öncekinden daha uyanık ve daha sorgulayıcıdır.

Taklit etmek izciliğin doğasında var olan bir olgudur. Kuş seslerini, hayvan davranışlarını taklit etmek izciler için eğlencelidir bile. Fakat her halükarda kötü taklitlerden kaçınmak gerekir. Hele ki izci liderliğinde… İzciliği bilmeyenler ya da izciliğe yeni başlayanlar, her kesimden bilenleri gözlemler, dinler, öğrenir; onların deneyimlerinden kendileri için çıkarımlar yapar. Bilenler ise, gider yabancı izcilerin deneyimlerinden yararlanır. Uluslararası ortamda edindiği deneyimleri, getirir, kendi içinde bulunduğu topluluğa entegre eder. Zira izcilik uluslararası bir hareket olarak tanımlanır ve Dünya genelinde geçerli olan kardeşlik ilkesiyle yapılmaktadır. Kapalı devre yapılan izcilik, kısa sürede izcilikte yozlaşmayı, hatta bambaşka bir yola girmeyi de beraberinde getirir. Bunun da yeri geldiğinde anlatılacak, izcilik tarihinde görülmüş pek çok kötücül örneği vardır.

İzcilikte bugüne değin yazılmamış, çizilmemiş bir şey kalmamış gibi görünse de aktif sahada durum farklıdır. Bir işi teorik olarak bilmekle, pratik olarak uygulamak arasında müthiş bir fark vardır. Çağcıl gereksinimler tabii ki göz ardı edilmeyecektir, ancak izciliğin temel prensipleri bellidir ve yetişkinlerin dünyasında izcilik bir oyun değil, ciddiyetle ele alınması gereken bir kuramdır. Gerçek izcilik, felsefi bütünsellikte süreklilik ister. İzcilikte yönünü bulamayanlar, hiç kimseye doğru bir yönlendirme yapamaz, izciliğe yön veremezler.

Öte yandan izciliği bir de teorik ve pratik açılardan irdelemek gerekir ki bu konu da, izcilikte ateşli silahların kullanılması ve ateşli silahlarla avcılık yapılması gibi başlı başına yazılacak bir başka makalenin konusu olmaya adaydır. Yine de küçük, güncel bir sorum olacak: Bir izci ünitesi neden İHA (insansız hava aracı) yapar anlamak zor değil; fakat bunları SİHA (silahlı insansız hava aracı) olarak adlandırmak nedendir ve bu şekilde sosyal medyadan -hem de ilk ağızdan- lanse edenler neyi amaçlamaktadır? Bunlar nasıl bir izcilik pratiğidir? Model uçak yapmakla, SİHA imâl etmek arasında, bana göre, izcilik ile askerlik arasındakinden çok daha büyük bir fark vardır. Hemen belirtmek gerekir ki, izcilik, bireysel heveslerin çok çok üzerindedir. Zümresel bile olsa, heveslerin gölgesinde kalan izcilik, izcilik değildir! Böylesi heveslerle yapılanın adına siz ne derseniz deyin, ama izcilik olarak asla kabul edilemez.

İzcilik; öznel değil, tümel bir harekettir, bütünlük ihtiva eden bir kuramdır. İzcilikte yapılan veya yapılacak, görmezden, duymazdan gelinecek, bugün önemsenmeyen bir hata, gelecekte toplum gözünde her kesimden izciyi ve tüm izcilik kuruluşlarını eşit derecede bağlayacaktır. Çeşitli bahanelerle bugün basite indirgenerek yapılanların, acemi izci-liderlik uygulamalarının, heveslerinin gölgesinde kalanların,  izcilikte uzun vadede geri dönüşü olmayan zararlara yol açacağını tahmin etmek hiç zor değildir. Burada da zamanın ve içinde bulunulan toplumun değer yargıları en iyi ölçüt olacaktır.

İster materyalist, ister idealist düşünceye yakın olsun, tüm izci liderleri her şeyden önce izcilikteki dengeyi korumalı, kuramsal değerlere her koşulda tam sadakat göstermelidir.

Sizce bu yazım çok mu idealist oldu? Dünya ve Türk izciliğinde şu sıralarda en çok gördüğüm, hissettiğim şey, pandemi koşullarının izcileri getirdiği noktadaki idealizm yoksunluğudur. İzciler her yer, zaman ve koşulda gerçek izcilik yapmak zorundadır. Materyalist kolaycılık, pandemi fırsatçılığıyla izciliğe adapte edilmemelidir. Bu konuda, izcilikte modern enstrümanları da kullanmaktan çekinmeyen ve idealist izcilik yapılarında samimiyetle toplanan yetişkin izcilerin, Dünya genelinde -gerekirse gözünü karartarak- sesini daha çok çıkarması ve duyurması gerektiğine inanıyorum. Yoksa izcilik, materyalist yetişkin izci liderlerinin git gide sıradanlaştırdığı bir oyuncak olmaya doğru evrilecektir.

Geç kalmamalı… DAİMA!

En iyi izcilik dileklerimle.

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar