İZCİLİK BU DEĞİL



İzci olduğumu öğrenenler sorar hep: "Nasıl ateş yakıyorsunuz?"
"Dağlarda ne yiyorsunuz?"
"Gecenin karanlığında nasıl uyuyorsunuz?" Filmlerde sis bastığında yolunu kaybeden izcileri seyretmişsinizdir. Peki bir izci kaybolur mu? Hiç düşündünüz mü?

Ülkemizde, izci giysili İnek Şaban'ın koca kazan içindeki görüntüsü pek bilinir de Mahmut Hoca'nın "açık havada her yer okuldur" repliği hiç bilinmez.

İzcilik bir izci liderinin (scouter) rehberliğinde yaparak-yaşayarak öğrenilen bir "Tabiat Okulu"dur. Nasıl ki bir öğrenci okula giderken çantasını hazırlıyor ve ne gerekliyse yanına alıyorsa, izcilikte de öyle. Sırt çantalarımızda ihtiyaç duyacağımız her şey vardır, olmayanları da doğadan ediniriz.

İzci kampları yokluk içinde olmaz; ancak varlık içinde de olmaz. İzcilik, doğanın dengesine en iyi şekilde uyum sağlamak, hayatı sürdürmek için yeterli olan konforla yaşamayı öğrenmektir.

Soru soranlar kendilerine verdiğim cevapları beğenmez genelde:
"Ateşi çakmakla yakıyoruz."
"Bol bol makarna yiyoruz."
"Lambaları söndürerek uyuyoruz."

Bunları duyunca söyledikleri de hep benzer şeylerdir:
"Ee! Siz nasıl izcisiniz o zaman?"
"Öyle izcilik mi olurmuş?"
"Haa!?"

"Biz sosyete izcisiyiz" diyorum. Burun kıvırıp gülüyorlar.

Kim ne anlatıyor bu insanlara bilmiyorum. İzciliği mağara adamlığı sanıyorlar. Vahşi doğada bir gece dahi geçirmemiş, bir gün bile aç ve açıkta kalmamış, yıldızların altında hiç uyumamış, izciliği filmlerden ya da sosyal medyadaki videolardan öğrenmiş insanlara gerçek izciliği anlatmak çok zor.

Bir hafta-on gün süresince önceden kesilmiş, toplanmış, dizilmiş hazır odun kümelerini yakıyor, makarna yapmaya yeter miktarda içme suyunu mutfak tezgâhında duran kettle'dan kolayca aldığımızı, evde lambaları açık bırakarak uyuduğumuzu filan sanıyorlar herhalde... Ya da bu soruları soranlar öyle yaşıyor olmalı...

Ormanda bir elinde izci sopası, bir elinde balta-ip, sırtında koca çanta ile, dere-tepe-kaya aşarak ilerlemenin üstelik bunu en küçük sorunda mızmızlanmaya meyilli onlarca çocuk izci ile yapmanın, onlar güven içinde mi, aç mı/tok mu, yorgun mu bilmenin ne denli zor olduğunu, nasıl bir ön eğitim-antrenman gerektirdiğini sadece "Scouter" denilen ve izci yetiştiren gerçek izci liderleri bilir. Dahası onlar atacakları her adımı bilmek, çıkacak her sorunu mutlaka anında çözmek zorundadır.

Annesini-babasını, evini, evcil hayvanını, oyuncaklarını, bilgisayarını, hatta yatağını özlemiş, gözü yaşlı bir çocuğu kampta üç gün daha tutmak, meşgul ve mutlu etmek için çözüm nedir? Fikri olan çok vardır da, pedagojik bilgisi olanlar kaç kişidir?

Yetişkin insanlarla gidip doğa içindeki bir tesiste gecelemek, bir tabiat parkında hafta sonu çadırlı kamp yapmak, günübirlik aile gezilerinde mangalda köfte-sucuk pişirmek, bilgisayar başında üç-beş film/video seyretmekle olur mu? Olur! Oluyor; örneğini çok gördüm.

Hele bir alsınlar yanlarına beş-altı çocuğu, yapsınlar bir haftalık bir kamp da görelim bakalım: Ateşi neyle yakacaklar, yemekte ne yiyecekler, nasıl uyuyacaklar!?

Tabii gerçek izcilikten bahsediyoruz, son günlerin pandemi bahaneli modası olan sanal izcilikten değil...

Yorumlar

Popüler Yayınlar