TÜRKİYE'DE SİVİL İZCİLİK


II.Dünya Savaşının kazananları öncülüğünde -başta ABD olmak üzere- 1945'te Birleşmiş Milletler kurulur. Türkiye kurucular arasındadır; fakat Türkiye'den acilen çok partili yaşama geçmesi beklenmektedir. 1946 Genel Seçimleriyle Türkiye'de çok partili yaşam başlar. 14 Mayıs 1950'de Türkiye'de genel seçimler yapılır ve Türkiye'nin yönetimi, Adnan MENDERES Başbakanlığındaki Demokrat Parti Hükumetine geçer. Bir hafta sonra, 22 Mayıs 1950'de de Cumhurbaşkanlığına Celâl BAYAR seçilir. Türkiye'de 1946'da başlayan çok partili yaşam yeni meyvelerini vermiş, Türkiye BM ve dolayısıyla ABD tarafından istenen rotaya oturmuştur. Yeni Başbakan Menderes, yabancı sermayenin Türkiye'ye serbestçe girişine hemen izin verir. Türkiye'de hızlı bir ekonomik değişim yaşanır, pazaryerleri ithal ürünlerle renklenir.

Diğer taraftan Kuzey Kore güçleri, Güney Kore'yi işgale başlamıştır ve BM'de alınan acil müdahale kararına Türkiye'de asker vererek katılır. Aslında bir çeşit SSCB (komünizm) ve ABD (kapitalizm) savaşıdır Kore yarımadasında yapılan. 5090 kişilik 241. Türk Alayı da, 17 Eylül 1950 de Hatay’ın İskenderun limanından hareket ederek Kore’deki BM birliklerine katılır ve büyük yararlılıklar gösterir. Bununla beraber "Marshall Yardımları" olarak bilinen ve Avrupa'da komünizmle mücadeleyi öngören projeden yararlanmak için 1948'de başvuran Türkiye'ye yardımlar artarak devam eder; proje kapsamında tanktan uçağa, margarinden süt tozuna kadar ABD'den birçok hibe alınır. Hibe olarak verildiğine göre bunları üretmeye de tabii ki gerek yoktur(!). Kapılarımız yabancı sermayeye sonuna kadar açılır...

Tüm bunların karşılığında Türkiye her uluslararası platformda itibar ve kabul görür. Bu arada İzcilik de payına düşeni alır.

1923'ten beri Erkek İzciler Uluslararası Bürosu'nun (BSIB) görmezden geldiği Türkiye İzcileri, en kısa sürede sivil bir yapıya kavuşturulmak üzere, 1 Aralık 1950'de uluslararası üyeliğe kabul edilir ve büyük uğraşlarla 5 Eylül 1955'te Türkiye İzciler Birliği (TİB) sivil bir teşkilat olarak kurulur. Fakat o günün şartlarında MEB'in ilgili dairesi tarafından atanan statükocu izcilik il sorumluları TİB'yi kabul etmez ve ayak diretirler.

1963'te Rodos-Yunanistan'da yapılan 19. Dünya İzci Kongresinde, Dünya Bürosu, Dünya İzcilik Hareketi Organizasyonu (WOSM) adını alır ve yeni "non-govermental" (hükumetlerin siyasetinden ayrı siyaset üstü düşünülen), barış yanlısı, çevre ve doğadan taraf bir uluslararası yapılanmaya gider.

O yıllarda Türkiye'de izciliğin yapılmasında değil, fakat yönetilmesinde ciddi sıkıntılar vardır. 1968'de çıkarılan yeni bir yönetmelikle Türk İzciliği tamamen devlet kontrolüne alınır, evrensel izciliğe tamamen aykırı olarak yukarıdan aşağı yönetilen bir şekle bürünür. Bu WOSM'un koyduğu kriterlere uygun bir yapı değildir. Bu yönetmeliğe rağmen, 1955 kuruluşlu TİB sivil izcilik çalışmalarını sürdürür ve askeri idare tarafından kapatıldığı 1980'e kadar geçen 25 yıl içinde "gerçek izcilik" yaparak Türkiye İzciliğine yön verir. Statükocu MEB İzciliği ise birleştirilen-ayrılan bakanlıklar arasında bölünür. Taraflar evrensel izci kardeşliğine aykırı düşerek birbirini çekememezlik hâlindedir; git gide içe kapanılır, yozlaşılır; dünyadan, gerçek izcilikten iyice uzaklaşılır. Ve bu sen-ben, siz-biz ayrımcılığı Türk İzciliğine iyice nüfuz eder; taa bugünlere kadar miras kalır.

2014 kuruluşlu TİB sivil yapıda olma hasebiyle 1955'te kurulan TİB'nin devamı niteliğindedir. Amacı, Türk İzciliğine, evrensel izciliğe aykırı düşecek şekilde monte edilmiş unsurlardan arınmış, izci kardeşliğine, barışa, tabiata ve çevreye değer veren "yeni nesil" izciler yetiştirmektir. Bugün TİB'de, Dünya İzciliğinden izole olmadan, geçmişin hatalarına düşmeden izcilik yapmaya çalışılmaktadır. Hayat boyu öğrenmeye, değişime ve buna bağlı gelişime, ana kaynağından alınan bilgiye ve donanıma, uluslararası tanınmaya ve liyakate büyük önem verilen TİB'de sayısal niceliktense, nitelikli olarak büyümeye gayret gösterilir. TİB İzciliği içinde bugün yapılan her faaliyet, hafızalarda yer eden ve geçmişten edinilen tecrübelerle, gözlerde ışıldayan müreffeh gelecek umuduyla yapılır.

Görseldeki belge, tarihi bir belge olmakla beraber, geçerlilik açısından bugün bir ehemmiyeti kalmamıştır. Ne veren, ne de alan kurumlar bugün resmen faal değildir ya da şekil ve isim değişikliklerine gidilmiştir. Kısacası, tarihi belge/eser/eşya koleksiyonerleri dışında, Türk İzciliği adına varlığı ile yokluğu arasında bir fark yoktur.

Bugün nerede, kimde olduğu bilinmeyen -en son edindiğim bilgiyle zamanında Cumhurbaşkanlığı Müzesi'ne teslim edildiği iddia edilen- bu belge, bana her şeyi kendi döneminin şartları içinde kabul etmek gerektiğini hatırlatıyor. Bugüne kadar, "İzcilikte siyasi particilik olmaz", "İzcilikte sen-ben yoktur; biz vardır", "Müslüman veya Türk olmayan yabancı izcilerle de Evrensel İzcilik Kardeşiliği çerçevesinde faaliyet yaparız", "İzcilikte din, dil, ırk, cinsiyet ve benzeri ayrım olmaz" diyen herkese, yaşıyorsa uzun ömürler, vefat etmişse gani gani rahmet dilerim...

TİB İzcileri olarak, her zaman, Türkiye İzcilerinin geçmişi ve geleceği ile "Birlikte İzciyiz."

Yaşasın İzcilik... DAİMA!

Yorumlar

Popüler Yayınlar